Küresel piyasalar geçen hafta ağırlıklı olarak Irak'taki gelişmelerin etkisi altında hareket etti. ABD Merkez Bankası'nın (Fed) toplantısı ve ardından gelen açıklamalar bile Irak'ın gölgesinde kaldı.
Fed iki gün süren toplantısının ardından sürpriz yapmadı ve tahvil alımını 10 milyar dolar daha azalttı. Açıklamalar içinde en ilginci büyüme tahminlerinin yüzde 2.8-3 seviyesinden yüzde 2.1-2.3 seviyesine çekilmesiydi. Buna karşın Fed, ekonominin hızlı büyümeye dönmek üzere olduğu yönünde umudunu korudu. Fed tahvil alımlarını azaltırken faizin gelecek yılın sonunda bir puan daha yüksek olacağını öngördü.
Diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ABD'de de ekonomi beklenildiği kadar iyi gitmiyor, buna karşın Fed parasal desteğini giderek azaltmayı sürdürüyor. Bunun sonucunda ABD ve dünya ekonomisinin daha da olumsuz etkilenmesi kaçınılmaz gözüküyor.
Fed yaklaşık 3.5 trilyon dolarlık tahvil satın alarak bilançosunu büyütmeseydi ABD ekonomisi de Avrupa gibi en iyimser tahminle yüzde sıfırın hemen altında ya da üstünde seyredecekti. Fed'in para basma politikaları hem hisse senedi hem de gayrimenkul fiyatlarını şişirdi. Bunun ekonomiye geri dönüşü ise büyümenin yüzde 1-2 arasında tutunması oldu. Bunun ötesinde bir fayda olmadığı için ekonominin yüzde 3-4 büyümesi uzak bir hayal olarak kalıyor.
Kasım ayından bu yana dünya ekonomisinin büyük bir ekonomik durgunluğa doğru ilerlediğini yazıyorum. Geçen süre ve gelişmeler bunun çok sancılı ve yıllara yayılacak bir süreç olabileceğini gösteriyor. Dünyanın ilerlediği sıkıntılı dönem, bundan önceki krizlerde olduğu gibi sert bir çöküş, ardından hızlı bir toparlanma şeklinde gerçekleşmeyebilir. Dünyanın çeşitli bölgelerinde çatışmalar tırmanırken mali sistem içindeki riskler çok fazla ve Avrupa, Japonya ya da Çin'de alevlenecek bir krizde sistemin yeniden yapılandırılması yıllara yayılacak bir durgunluk döneminin önünü açabilir.
Ukrayna ve Irak
Yıl, Ukrayna'da karışıklıkla başlamıştı, Irak'taki gelişmeler Ukrayna'yı geri plana itti. Bununla birlikte Ukrayna'daki çatışma her gün biraz daha kötüye gidiyor. Ukrayna ordusu, Doğu'daki bağımsızlık hareketini bastırmaya çalışırken karşılıklı olarak çok sayıda kayıp veriliyor ve ülke geri dönülemez içinde ayrışıyor, bütünlüğünü koruması her geçen gün biraz daha olanaksız hale geliyor. Doğu Ukrayna, Rusya'nın himayesinde bağımsız bir devlet olmaya doğru ilerliyor. Bunun sonucunda Batı ile Rusya arasındaki çatışmanın ve yaptırımların daha da tırmanması kaçınılmaz gözüküyor.
Irak'ta ise ABD ve genel anlamda Batı gelişmelere izleyici kalırken ülke yıllara yayılacak bir çatışma ve bölünme ortamına sürüklenmiş gözüküyor. Irak'taki gelişmelerin dünya ve Türkiye ekonomisi üzerindeki en önemli etkisi, yükselen petrol fiyatlarının büyümeyi frenlemesi olabilir. Brent petrol 115 dolara yükseldi, 120-125 doların üzerine yerleşmesi dünya genelinde tüketimi yavaşlatabilir. Türkiye için ek etki ise dış ticaret ve döviz açığının daha da genişlemesi olacaktır. BIST ve lira bu risklerin etkisi altında dalgalanıyor.
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, salı günü yeni bir faiz indirimi beklentisiyle toplanıyor. Dünya ekonomisi için riskler artarken Merkez Bankası'nın biraz daha cesur davranması gerekiyor, artırırken olduğu gibi düşürürken de gecikmesinin maliyeti olabilir.