Suriye rejimine yönelik yaptırım kararlarının açıklanmasının ardından Cidde yolunda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile sohbet ediyoruz. Davutoğlu, uçakta, İslam İşbirliği Teşkilatı İcra Komitesi Toplantısı'nda vereceği mesajları hazırlıyordu. Zira Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim de aynı platformda, son çıkış yolunu arıyordu.
Davutoğlu'na, Libya lideri Kaddafi'nin sonunu hatırlatarak, Esad'ın akıbetini sorduğumda, manidar yanıt verdi:
"Biz, kimse için öyle bir son tahayyül etmeyiz. Kötü senaryolar olmasın diye çok çaba gösterdik. Yine de aklın, vicdanın yoluna gidilirse bu tür sonlardan kurtulma şansı her zaman var."
Ve ikinci soru... "Esad'ın yapabileceği ne kaldı?"
Davutoğlu, kararlı biçimde şunları söyledi:
"Hemen Arap Ligi'nin teklifini kabul edecek. Gözlemcileri ülkesine alacak. Yeni şartlar ileri sürmeyecek. O zaman göreceğiz Suriye'deki gelişmeleri. Baskılar ve doğrudan şiddet ortamı ortadan kalktığında daha makul süreç işleyebilir."
Peki, Ankara, Esad'ın manevra yapmadan hala reformlara yönelebileceğine ihtimal veriyor mu?
Görünen o ki, "Umut zayıf!"
Davutoğlu'nun, şu sözleri tabloyu özetlemeye yetiyor:
"Kapalı rejimler, dünyanın nasıl gördüğünü dikkate almadan, kendi kendilerine propaganda yapıyorlar. Sonra kendi söylediklerine inanıyorlar. Onu tekrar ettikçe haklı olduklarını düşünüyorlar. BM İnsan Hakları Komisyonu'na, Arap gözlemcilere ülkeye giriş izni vermediler. Bu, ne anlama geliyor? Demek ki bir şeyler gizliyorsun."
***
Davutoğlu'na, "Askeri seçenek masada mı?" diyecek oluyorum, "Şimdilik buna girmeyelim" yanıtını veriyor. "Esad rejimi ne kadar dayanır?" diye üsteleyince, şu değerlendirmeyi yapıyor:
"Bu tür durumlarda tarih vermek doğru değil. Değişik projeksiyonlar söz konusu olabilir ama bizim için mesele bir şeyi yıkmak değil, inşa etmek. Yaptırımların hedefi, 'Suriye yönetimini yıkalım' bunun ötesinde bir şey. Bu yaptırımların hedefi, baskı rejimi karşısında Suriye halkıyla dayanışma içinde olmak. Yönetime, yalnızlaştığını hissettirmek."
Tabii, merak edilen detayı geçmek olmaz. "Yaptırım listesinde kaç işadamı var?"
Yanıt, yine dikkatli:
"Sayı vermeyeyim ama listemiz zaten hazırdı. Halka karşı zulümden sorumlu olan isimler bunlar. Türkiye'de gerekli hukuki süreç başladı. Bakanlar Kurulu kararnamesi de imzalandı."
Haliyle... Bloke edilen servet miktarı da açıklık kazanmadı. Ama benim tespitlerim gerek işadamı sayısının gerekse bloke edilen tutarın çok fazla olmadığı yönünde...
***
Önemli bir başka konu ise Türkiye'de faaliyet gösteren Suriye muhalefetine karşı, Şam yönetiminin terör örgütü PKK kartını kullanıp kullanmayacağı...
Davutoğlu, Suriye'deki muhalefetle, PKK arasında benzerlik olmadığını vurguladı. Orada ayrılıkçı bir hareket yürütülmediğine işaret etti ve ekledi:
"Suriye muhalefeti çalışmalarını Türkiye'de sürdürüyor. Eğer, Esat reformları yapsaydı, Suriye muhalefeti demokratik çalışmalara katkı yapacaktı. Bugün, rejime destek gösterilerine kimse dokunmuyor. O noktada ordu güçsüz. Aynı ordu, Hama'da, Humus'ta birkaç yüz kişi bir araya gelirse gerçek mermi kullanıyor. Suriye muhalefeti bu şartlarda içeride örgütlenemezdi. Suriye halkını temsilen konuşacak bir muhatabın olması lazım!"
***
Son hususa gelince... Arap Ligi, İslam İşbirliği Teşkilatı derken Türkiye, AB Dışişleri Bakanları Zirvesi'ne katılacak mı? Üstelik, Tahran'da İngiltere Büyükelçiliği basılırken, İngiliz diplomatların hayatını garanti etmek için devreye giren Türkiye profili ortada iken...
Davutoğlu dedi ki...
"Fransa, İngiltere ve Almanya Dışişleri Bakanları, bizim talebimiz olmaksızın, AB toplantısına Türkiye'nin katılmasının yararlı olacağına ilişkin inisiyatif geliştirdi. Lakin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin bunu bloke ettiği bilgisi geldi. AB'nin stratejik güce sahip ülkelerinin iradesi, tarihi bir aşamada küçük ülkenin kaprislerine boyun eğdi. Bu da AB'nin gelişmeler karşısında ne kadar aciz kalabileceğinin göstergesi."