Son dönemde yeni bir tartışma alevlendirilmek isteniyor. Konu, "Yeni statüko." İddia sahipleri, AK Parti'nin üç dönem üst üste ve güçlenen biçimde iktidara gelmesinin ardından bizzat "yeni statükoya" dönüştüğünü savunuyor. "Tabulara, yerleşik düzene, vesayete başkaldırı" ile özdeşleşen bu siyasi kimliğin, gelinen noktayla şimdilik yetindiğini söylüyor. AK Parti'nin; rejim üzerindeki asker baskısının zayıflaması ve yargının kapalı devre yapıdaki değişimle tatmin olduğunu ileri sürüyor. Hatta kendi bürokratik ve siyasi elitini oluşturduğunu, bu yüzden mevcut yeni yapıyı korumaya odaklandığını anlatıyor. Bu yaklaşımlarını daha çok, bildik iktidar teorileri ile açıklıyorlar. Güncel örnek sorulduğunda ise 24. dönem parlamentosunun siyasi ve ekonomik reformlarla işe başlamadığını belirtiyorlar. Sivil anayasa yazma iradesine dahi ikna olmuyorlar. Hemen karşı tez geliştiriyorlar. Uzlaşma Komisyonu'nun karar alma biçiminin anayasayı yapılamaz kıldığına değiniyorlar. Kürt sorununda çözümden giderek uzaklaşıldığını ifade ediyorlar. Bundan sonra sadece, "kamuoyu baskısı ve beklentisi"ne umut bağlanacağına dikkati çekiyorlar.
***
İşte, burası bam teli.
"Milletin arzusu!" Yani, AK Parti'nin referans aldığı kaynak.
"Milli irade!" Türkiye toplumu;
"demokrasi, değişim, yenilikçilik, güvenlik, özgürlük ve istikrar" hedefini halen koruyor. Tabandaki talebi göremeyen veya görmezden gelen, halihazırdaki kazanımlarla yetinen siyasi kadroların önce patinaj yapması, sonra gerilemesi kaçınılmaz. AK Parti, muhafazakâr dokusuna rağmen, demokratik yeniden yapılanmayı da vaat ettiği için bugünlere gelebildi. Ve vaatlerinin önemli bir bölümünü de yerine getirdi. Bu gerçek ortada iken iktidar partisinin,
"güce ve otoriteye" dayalı güncel statüko tuzağına düşmesi, ayağına kurşun sıkması anlamına gelir. Siyasi pedalı sürekli çevirmeyen bir ekibin düşüşe geçmesi sürpriz olmayacağına göre, AK Parti'nin kendi statükosuna dalması beklenemez.
***
Peki, bu risk tümüyle sıfır mı?
Kuşkusuz hayır. Buradaki en büyük tehlike, özgüven yüklemesine bağlı
"geçici siyasi körlük" olabilir. Yeni anayasayı, halk tarafından seçilecek cumhurbaşkanını, 2014 yerel, 2015 genel seçimini düşünen, üçüncü dönemini dolduran vekillerin dinleneceğini gören bir partinin, dinamizm kaybetmesi ancak
"küçülen siyaset" getirir. Böyle bir tabloya, ekonomik yavaşlamanın eşlik edebileceğini bilen; içeride terör, dışarıda İran-Irak-Suriye-Kıbrıs Rum kesimi kaynaklı problemlerin derinleşebileceğini hesaba katan siyasetçinin akıl tutulmasına uğraması bence zayıf ihtimal. Özellikle reel politiğin dahi izin vermeyeceği siyasi atalet hali AK Parti'de gelişti mi, Türkiye ve bölge dengeleri de değişir!