Enerji Bakanı Taner Yıldız anlattı. 3 Kasım 2002 seçimlerinden 20 gün sonra AK Parti'de yapılan toplantıda her bir milletvekilinden "5 iyi fikir" önermesi istenmiş... İktidarda gücünü artırarak 10'uncu yılına giren AK Parti'den, metal yorgunluğu benzeri yansımalar da geliyor, özgüven yüklemesinden kaynaklanan basit ama can sıkıcı hatalar da...
Bugün Kızılcahamam'da yapılacak toplantı, "ustalık dönemi" vurgusunun, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın kişisel maharetinden öte, partinin kurumsal yapısına da hâkim olması bakımından önemli. Kampta, alışılmış dış politika, ekonomi, terör sunuşlarının yanı sıra, "gelecekçi" (futurist) öneriler bölümüne de ihtiyaç var. 2023 hedeflerinin vizyoner yaklaşımlarla desteklenmemesi halinde, AK Parti'nin "iktidar rutini sendromu" yaşaması da ihtimal dahilinde.

Yeni yasama döneminin başlaması, kitle partilerinin siyasi planları açısından her zaman "ince ayarları" gerektirir. Özellikle de Meclis çalışmaları yönüyle... Örneğin, Başbakan Erdoğan'ın, son Bakanlar Kurulu'ndaki tavrı dikkate değer. TBMM'de nöbetçi kalması gereken bakanlardan, kabine gündeminde dosyası bulunmayanların Başbakanlık'tan hızla Meclis'e gönderilmesi, ileriki çalışma günlerinin bir göstergesi. Zaten, yeni anayasa projesine bağlanan umut, iktidar partisinin Meclis'i daha fazla sahiplenmesini gerektiriyor. Vekillerin Meclis'e devam edebilmesi, birden çok bakanın Genel Kurul'a gelmesini zorunlu kılıyor. En az 5 bakan sürekli Meclis'te olursa, milletvekillerinin bir hafta içinde tüm bakanlarla karşılaşması mümkün...
Tabii unutulmaması gereken bir diğer husus da AK Parti'nin "üç dönem kriteri". Başbakan Erdoğan, açık bir dille bu ilkeden taviz vermeyeceğini ilan ettiğine göre, AK Parti'nin birçok kritik ismi 2015'te Meclis'te olmayacak. 2007 veya 2011'de Meclis'e gelen vekiller, 2023'e uzanan yolculuğun çekirdek ekibini oluşturacak. Bu yüzden, partinin yarınlarını teminat altına alan eğitim, uyum ve işbirliği süreçleri hayati önem taşıyor. Özetle... 24. dönem Meclisi'nin AK Parti'li üyeleri, olası lider değişimini yönetmek zorunda kalacak. Bu hassas durum, kıdemli vekillerin partide ve Meclis'te peşin kararlar verdiği tanıdık yönetim anlayışının sürdürülemezliğine de işaret ediyor. Bir başka ifade ile yeni vekillerin, sadece sayısal çoğunluk adına değil de karar süreçlerine belli ölçülerde katılarak bilgi ve siyasal bilinç sahibi olması kaçınılmaz görünüyor.
Kabine üyelerinin genel manzarası da rötuşlar gerektiriyor. Bakanlar şöyle profiller çiziyor:
Ankara'ya takılıp kalmayan, tam saha pres yaparak puan toplayan.
Sistem mühendisi gibi çalışıp, yapısal değişime çabalayan.
Ne düşündüğü bile bilinmeyen, iç dünyasına kapanıp kalan.
Çok konuşup, her alana giren.
Pot kırıp, imaj sorunu yaşayan.
Riskli meselelere dalıp, ağır abi tarzıyla bağlayıcı nitelikli aceleci beyanat veren.
Vekilleri ihmal edip, bireysel oyuna dalan.
Aşırı ihtiyatla davranıp, iş üretme yeterliliğini kısıtlayan.
Listeyi uzatmak mümkün...
Anlaşılan o ki, kabine üyelerinin gerek kendi iç ilişkilerinde gerekse dışa dönük algılarının oluşumunda iletişim dilini yenilemelerine gerek var. Üstelik kabinenin kuruluşunda farklı mevkilerde rol alan siyasi oyunculardan yerini yadırgayan, şimdilik bekleneni veremeyen, siyaseten üzerine bir şey koyamayanlar da mevcut. Başlı başına bu durum bile iki-üç yıl sonra beklenen kabine revizyonunu öne çektirebilir veya yer ve isim değişikliklerini beraberinde getirebilir.
Neticede... Yorum ve tespitler ne içerikte olursa olsun, 2011-2012 takvimini, "yeni anayasa" performansı belirleyecek. Bu nedenle AK Parti'nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda görevlendirdiği deneyimli isimlerin yanında partideki ekibin, toplumun farklı kesimleri ile an be an temasta olması, bıkıp usanmadan nabız tutması beklenecek. Kuşkusuz Dolmabahçe Buluşmaları'nın yeni bir formatta canlandırılması da süreç yönetimini etkin ve verimli kılan destek unsur olabilir.