Dışişleri Bakanları, siyaset içinde çok ayrıcalıklı bir konum işgal eder. İç politikaya karışmadıkları için, daha geniş kesimlerden destek görürler. Ahmet Davutoğlu ise, birikimi ve vizyonu itibariyle, böyle bir imtiyazlı konumu fazlasıyla hak ediyor. Mevcut iktidar, şahsiyetli bir dış politika yürütebiliyorsa, büyük ölçüde bunu Davutoğlu'na borçlu.
Bu yüzden, gazeteci arkadaşımız Akif Beki'nin, Davutoğlu'nun "sorunlu bir ben idraki içinde olduğunu" söylemesini yadırgadım.
Son olarak şu hususu vurgulayayım: Davutoğlu faktörü olmasaydı, AK Parti böyle özgün bir dış politika yürütemezdi. Uygulayıcıları Erdoğan ve Gül. Elbette onların katkıları küçümsenemez. Zaten, inançlarına, dünya görüşlerine Davutoğlu vizyonu uyuyor. Tabii ki bu başarıda payları var. Ama unutmayalım ki, Erdoğan belediye başkanıyken, müthiş bir dış politika vizyonuna sahip değildi. Oysa Davutoğlu, o tarihlerde de bugünküne benzer politikalar öneriyordu.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, dün kamu hizmeti alanında Woodrow Wilson Ödülü'ne layık bulundu. Woodrow Wilson International Center, 10 yıldan beri açıklık ve diyalog politikalarını benimsemiş kişilere ödül veriyor. Davutoğlu, Türkiye'nin dış itibarının arttırılmasına katkılarından dolayı, Doğuş Grubu'nun Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk ise, modern ticari uygulamaları ve yönetim sistemlerini Türkiye'ye getirmekteki öncü ve yenilikçi yaklaşımı için ödül aldı.