Birtakım telefon konuşmaları ortaya çıkıyor. Merkezinde, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Kadir Özbek var. Özbek'in "HSYK'nın yapısı değişmesin" mücadelesinde ön sıralarda gelmesinin sebebi anlaşıldı. Yargıtay üyeliği için bazı ricaların iletilmesi doğal. Ama bu ricalar ve Özbek'in istenileni yerine getirmedeki özeni,
Yargıtay'daki kadrolaşmayı da gözler önüne seriyor. Bence, bu fiilleri, Ergenekon ile bütünleştirmek doğru değil. Çabalar, Yargıtay ve HSYK'nın yapısına egemen olan zihniyetin ilelebet sürmesini temin etmek amacıyla sarf ediliyor. Bu yüzden, anayasa değişikliğindeki HSYK'ya ilişkin maddeye, "İktidar, yargıyı ele geçiriyor" diye karşı çıkıyorlar.
Oysa telefon kayıtları gösteriyor ki, Yargıtay'a ve HSYK'ya farklı bir düşünce sızmasın diye, perde arkasında hukuk dışı ve gayriresmi yollardan sarf edilen yoğun bir gayret var. Tekrar hatırlatalım: Bugün, Yargıtay üyelerini, HSYK'nın 7 üyesinden 4'ü seçebiliyor. HSYK üyeleri ise, Yargıtay ve Danıştay üyeleri arasından, gene Yargıtay ve Danıştay'ın gösterdiği adaylar içinden cumhurbaşkanınca seçiliyor. Değişiklik gerçekleşirse, Yargıtay 3 üyeyi, Danıştay da 1 üyeyi, re'sen, kendi üyeleri arasından seçecek; cumhurbaşkanına bir teklif listesi sunulmayacak ama her Yargıtay ve Danıştay üyesi, sadece bir üye için oy kullanacak. Bugünkü düzende, blok liste esasıyla hareket edildiğinden, Yüksek Yargı organlarında çoğunluğu elinde tutanlar, cumhurbaşkanına teklif edilen isimler arasına, azınlıkta kalanların adaylarının konulmasını engelliyordu.
Anayasa değişikliği gerçekleşirse, en fazla oy alan 3 üye Yargıtay'dan, bir üye de Danıştay'dan doğrudan doğruya HSYK'ya gidiyor. Sıralama, adayların oylarına göre yapılıyor. Bu daha demokratik değil mi?
Aynı şekilde, alt mahkeme hâkim ve savcıları da, kendilerini temsilen, birinci sınıfa ayrılmış hâkim ve savcılar arasından seçtikleri 10 üyeyi HSYK'ya gönderecekler. Sıralama, en fazla oy alandan başlayacak. Gene cumhurbaşkanı devrede değil.
Dedik ya, imtiyaz elden gidiyor. Kavga bunun için veriliyor.