Tayyip Erdoğan, mahkemelerin, "Türk milleti adına" diye karar verdiğini, ama aslında, millet ile ilgilerinin olmadığını söylüyor. Eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk da, bu konu hakkında görüşlerini sık sık dile getirmiştir. Jüri sisteminin, yargıçla millet arasında bağ kurduğuna, Türkiye'de ise, millet adına karar veren mahkemelerin, milletle arasında bir irtibat bulunmadığına dikkat çekmiştir. Gerek Anayasa Mahkemesi'ne, gerek Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na parlamento tarafından aday gösterilmesi talebinin temelinde de, milleti devreye sokma arzusu yatıyor.
Türk milleti adına karar veren Anayasa Mahkemesi, "AK Parti laiklik karşıtı bir partidir" dedi. Böylece milletin % 47'sinin oyunu lekeledi.
Türk milleti adına karar veren Danıştay, katsayı engelini kaldıran YÖK'ün bu düzenlemesini durdurdu. (Oysa, kamuoyu araştırmaları, halkın % 60'ının, söz konusu haksızlığın giderilmesini istediğini ortaya koyuyor.)
Türk milleti adına karar veren Anayasa Mahkemesi, türbanı siyasal simge saydı ve başı örtülü kızlara üniversite kapısını kapadı. Halbuki büyük bir çoğunluk, % 70'ler, 80'ler mertebesinde, "başörtülü bile olsa kızlar üniversiteye gitsin" diyor.
Darbeciler de, Türk milletinin arkasına sığınmadılar mı?
İşte 1961 Anayasası'nın başlangıcı: "...Meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs 1960 devrimini yapan Türk milleti..."
Bu da 1982 Anayasası'nın başlangıcı: "... Türk milletinin ayrılmaz bir parçası olan Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin, milletin çağrısıyla gerçekleştirdiği 12 Eylül 1980 harekâtı..."
Milleti, kullanan kullanana...