Türkiye'nin en iyi haber sitesi

MEVLÜT TEZEL

Şeyma ile Şevval’in samimiyet sınavı

Uyuşturucu soruşturması kapsamında haklarında yakalama kararı çıkarılan Şevval Şahin ve Şeyma Subaşı hala yurtdışındalar!
Test negatif çıkana kadar yurtdışında mı bekleyecekler acaba?
Haklarında yakalama kararı çıktığından beri bu ikilinin sosyal medya hesaplarının Kuran-ı Kerim, dua, maneviyat mesajlarıyla dolup taşması da sosyolojik araştırmalara konu olacak cinsten bir değişim!

Şevval Şahin ve Şeyma Subaşı, önceki gün Regaip Kandili için mesaj paylaştılar, iyi mi?
Şevval, Instagram hikâyesinden "Kalpten edilen tüm dualar kabul olsun" mesajının yer aldığı bir kandil paylaşımı yaptı.
Şeyma da "Regaip Kandili mübarek olsun. Dualarımız kabul, gönlümüz ferah olsun" diye bir paylaşım yaptı. Nereden nereye...
Eskiden spiritüel-seküler takılan, partilerden çılgın eğlence görselleri paylaşan Şeyma ile Şevval şimdi müftü gibi Regaip Kandili mesajı yayınlıyorlar.

Miami'de glütensiz, organik kandil simidi de dağıtırlar mı acaba? Peki, ne değişti? Nasıl bir aydınlanma bu?
Yeşilçam filmlerinde hamamda abdest alıp dua eden rahmetli Ahu Tuğba gibi doğru yolu mu buldular?
Kandil mesajı paylaşınca bir şeylerin değişeceğini, sempati kazanacaklarını mı düşünüyorlar?
Yargı sistemimizin gücüne bakar mısınız?

Şeyma ve Şevval'i bile imana getirdi!
Yakalanma kararı çıkınca ünlülerin maneviyat tuşuna basmaları artık klasikleşti.
Şevval ve Şeyma haftaya da Umre'ye giderlerse hiç şaşırmam!
Peki, halk yer mi bu şirinlikleri, numaraları?
Bence yemez! Marjinal hayatı dibine kadar yaşayıp sonra başı ilk sıkışınca kandil mesajları atanlar da bir samimiyet arar.
Daha önce İslam dünyasına dair dertlerle ilgili bir şey paylaşmış mı diye bakar!
Örneğin bir kere bile Filistin meselesi için samimi paylaşım yapmış mı diye sorar. Daha önce bir kere bile bu samimiyeti göstermeyenlere de gerekli notu verir!

***


ALİ SABANCI DA GEÇİNEMİYORSA...
Forbes'un en zengin Türkler listesinde 34. sırada yer alan 950 milyon dolar servete sahip Ali Sabancı, İstanbul'da düzenlenen bir etkinlikte "Herkesin maddi emelleri var, benim de var. Ben geçinemiyorum.
Yani arzu ettiğime kıyasla geçinemiyorum" dedi.
Bu söz üzerine yazılacak çok şey var ama vatandaş bu ilginç açıklamayı sosyal medyada espri malzemesi yaptı.
Önce vatandaşın yorumlarından bazılarını okuyalım:

"Yalı masraflarıydı, tekne mazotuydu derken insan darlanıyor tabii Allah sabır versin."
"Arzu ettiğin yaşam standardı ne acaba? Zeus gibi bulutların üstünden insanlığı izlemek mi?"
"Sen geçinemiyorsan biz zaten ölmüşüz Ali'ciğim."
"Azdan az, çoktan çok gider diye bir laf var tabii, hâliyle adam Minsk Kedisi kahvesini belki her gün içmek istiyor ve içemiyor. Belki Malcom Plews'in kendine özel takım dikmesini yılda 4 defa istiyor ama 2 defa diktirebiliyor yani baya mağdur kendisi sanırım."
"Yarım kilo patates, bir kilo domates, yarım kilo beyaz peynir aldım, hemen kendisine kargo yapıyorum. Herkes bir ucundan tutsun, aç kalmasın bu insan."
"Fitre ve zekâtımı nereye vereceğimi buldum."
"Boşanma tazminatı cebine fena dokunmuş olmalı."

***


ÇALIŞANIN DA MADDİ EMELLERİ VAR!
İşin esprisini bir kenara bırakırsak Ali Sabancı, "Geçinemiyorum" demiyor, "Arzu ettiğime kıyasla geçinemiyorum" diyor.
Elbette 950 milyon dolar serveti olan birinin hayattan beklentileri, asgari ücretliyle aynı olamaz.
Sabancı yukarıdaki açıklamayı yaparken 'gönül bağıyla çalışma' kavramından bahsediyordu:
"Gönül bağı denince yanlış anlaşılmasın sadece kalp bağından bahsetmiyorum. Herkesin maddi emelleri var. Bir şey söyleyeyim mi? Benim de maddi emellerim var. Ben geçinemiyorum.

Arzu ettiğime kıyasla ben geçinemiyorum. İnsanlar (çalışanlar) başka yere gittiklerinde parlamaları lazım. 'Gönül bağı işte kandırdım bak' değil yani. Finansal açıdan insanları sarhoş edecek yapılar olması lazım. Yani sarhoş edecek değil de..." Sarhoş lafını yanlış kullandığını kendisi de belirtiyor.
Sabancı'nın bu açıklamasından benim anladığım; patronların, çalışanların da kazançlarını yüksek tutmasının çalışanların memnuniyetini artıracağını vurguluyor.
Sabancı, çalışanlara hem düşük maaş verip hem de onlardan aidiyet, gönül bağı beklemenin saçma olduğunu, sonuçta her çalışanın bir maddi emelinin olduğundan bahsediyor.
Gerçekten doğru tespitler bunlar.
Patronlar genelde düşük maaşla işçi çalıştırmaya bahane olarak da ülkenin ekonomi durumunu bahane olarak gösteriyorlar.
İş arayan da çok olduğu için birçok sektörde düşük maaşa çalıştırmak gelenek haline geldi.
Oysa Sabancı'nın da dediği gibi herkesin bir maddi emeli var.
İşverenler çalışanların maddi emellerini görmezden gelince de çalışanlar sürekli iş değiştiriyor, fırsatını bulan kendi iş kurmaya çalışıyor ve en önemlisi büyük beyin göçü yaşanıyor.
Özel şirketler Türkiye'de yeterince istihdam yaratamadığı için devletin büyük kaynak ayırıp yetiştirdiği başarılı doktorları, yazılımcıları, mühendisleri, yabancı ülkeler gözü kapalı kapıyor! İşte bu gidişatı değiştirirsek daha güçlü bir ülke oluruz.

***


9 MİLYAR DOLARIN YARISI!
Ali Sabancı'nın konuşmasının devamında söyledikleri daha önemli:
"Biz öyle bir ülkede yaşıyoruz ki; çok doğal 'faiz ne olacak?', 'enflasyon ne olacak?', 'büyüme ne olacak?' diye odaklanıyoruz.
Hâlbuki Londra'ya indiğin zaman orada sana pasaporttaki yetkili 'ziyaret amacınız nedir?' dediğinde o zaman anlıyorsun gerçek dünyanın ne kadar büyük olduğunu.

120-130 tane ortağımız var. Amerika'nın Batı yakasından, Afrika'dan Türkiye'ye kadar yatırım yapıyoruz.
Bizim takipten yönettiğimiz varlığın yüzde 50'si yurt dışında. Londra'da, Frankfurt'ta, New York'ta ofislerimiz vasıtasıyla Dubai'de...
Biz takriben bir hesaba göre 9 milyar dolar varlık yönetiyoruz..." Yani Sabancı aslında ülkedeki enflasyon sorunundan, yatırım yaparken birçok dengeyi düşünmek zorunda olduğundan ve global rekabetle alakalı sıkıntılardan bahsediyor.
950 milyon doları olmasına rağmen yurtdışına gidince "Ziyaret amacınız nedir?" sorusuyla karşılaşmak da absürt bir durum.
Konuşmada Sabancı'nın asıl tartışılması gereken yönettikleri 9 milyar dolarlık varlığın yarısının yurtdışında olmasından bahsettiği bölüm!
Elbette global şirketlerin yurtdışında da yatırımları olacak.
Ancak ben sohbeti yönetenden yine de "Neden yurtdışına bu kadar sermaye taşıdınız?" diye sormasını beklerdim!
Bu soruyu bazı diğer büyük şirketler de yanıtlamalı!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.