2013 yılının en iyi dokuz filmini sadece 125 bin kişinin izlemesi acıklı bir tablo. Emek, Alkazar gibi geleneksel sinema salonlarının yıkılması, kapanması ve filmlerin artık alışveriş merkezlerinde gösterilmesinin sonucudur bu. AVM'lerin tek derdi daha çok para kazanmak; en dandik 'popcorn' filmi bile Berlin'de, Cannes'da ödül almış filme tercih ediyorlar.
Tamam, 'arthouse' (sanatsal) filmlerin izleyici sayısı az ama bunları izlemek isteyenler var ve izleyecek salon bulamıyorlar. AVM'lerdeki tekelci zihniyet; Türk insanının vizyonunu daraltıyor, IQ seviyesini düşürüyor.
Nuri Bilge Ceylan'ların, Orhan Pamuk'ların entelektüel gelişiminde mutlaka arthouse filmlerin de katkısı var.
Bugün Türkiye'de iyi diziler, filmler çekiliyorsa, başyapıt kitaplar çıkıyorsa; bunlara sanatsal filmlerin de katkısı var. Lafı uzatmaya gerek yok. Önümüzdeki yıl Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Ödülleri'nde yılın en çok iş yapan DVD'cisine de ödül verilmeli. Çünkü Türkiye'de 'arthouse', festival filmlerini İstanbul ve Ankara'nın dışında sadece korsan yayınla izlemek mümkün. Aslında korsancılar büyük kültür hizmeti yapıyorlar.

2 BİN 200 SALON VAR
Trajikomik ama bu ülkede sanata ve kültüre en büyük hizmeti; internetten, DVD'den korsan film yayını yapanlar veriyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın yapması gereken, Türkiye'deki yaklaşık 2 bin 200 sinema salonunda sanatsal film oynatmaları için kota uygulamak. Çok değil 2 bin 200 salona sadece ve sadece yüzde 2 kota uygulansa, yaklaşık 44 sinemada bu filmler oynatılsa bile bir adım atılmış olur. Dünyada yüzde 10 kota uygulayan ülkeler var. Çoğu ülkede sistem, sanatsal filme kendiliğinden destek veriyor.
Sinema takip edilmesi en kolay sanatsal aktivite ama ne yazık ki, Türkiye'de sanatsal başyapıtları izleme hakkı insanların elinden alınıyor. Bu da gelecekte kültür ve sanatta orantısız zeka geriliğine yol açacaktır.