Masada altı kişiyiz... Pazardan aldığım mis gibi domateslerle domatesli pilav yapmışım, dumanı üstünde... Büyük çukur tabağın içinde sofraya getiriyorum. Ve o anda herkesin yüzüne bir gülümseme geliyor. Herkes bir an önce domatesli pilavı tabağında görüp kaşıklamak istiyor.
Bu arada yüzümdeki gururu görmeniz lazım, sanırsınız çocuğum Boğaziçi'ni kazandı. Öyle bir annesel gurur...
Sonra konuşmalar başlıyor...
"Anneanneciğim harika yapardı."
"Benim annemin domatesli pilavı aaah, ah!"
"Domatesli pilav ne güzel şey."
"Çocukluğumu hatırladım..."
Baktım ki, hepimizin domatesli pilavla derinden bağı var. Anılarımıza, çocukluğumuza, yuvamıza, en tatlı halimize, aile sofralarımıza, yazlıkta dudaklarımız morarana kadar denizden çıkmayışımıza ışınlıyor bizi domatesli pilav.
Sanki bir mucize; anında gülümsetmenin, özlediklerine kavuşmanın, bir tabakta kaynaşmanın mucizesi. Sizce de öyle değil mi ama...