Helin Avşar tanıştıktan 21 gün sonra evlendiği eşinden 10 ay sonra boşanmış. Dürüst olmuş ve "Tanımamıştık birbirimizi, aynı eve girince anlaşamadık" demiş. Ah şu aşkı arayan, hatta aşktan daha çok sevgiyi, şefkati, huzuru, yuvayı, ait olmayı, tamamlanma hissini arayan biz kadınlar.
Nasıl da telaşla hayaller kurup balıklama atlıyoruz 'aşk' sandıklarımıza. Oysa ki öğrenmemiz gerek sabretmeyi, gözlemlemeyi, beklemeyi, tartmayı, bakmayı, bakıp da görmeyi.
Her şeyimiz var zannediyorlar. Oysa yok en çok istediğimiz, en ihtiyaç duyduğumuz ve aşk bizim yumuşak karnımız. Hep aynı yerden yakalıyorlar, vuruyorlar, talan ediyorlar bizi. Kendimize gelmek zorundayız; masallar yalan, beyaz atlı prens yok.
İlk günler etrafımızda fır dönen adamların gerçek yüzü tokat gibi çarpınca bize elimizi ayağımızı nereye koyacağımızı şaşırıyor, yine mağlup çıkıyoruz işte. Helin'i anlıyorum, kalbimden tüm sevgimi gönderiyorum.
Ama evet; biriyle değil evlenmek, el ele tutuşup 'sevgilim' demek için bile onu tanımak zorundayız. Aceleci halimizi bırakmak durumundayız. Her yönüyle, tüm davranışlarıyla, tüm şartlarda gözlemlemeliyiz karşımızdakini.
Ve biliyorum ki önce kendimizi sevip kendimizi yuvamız ilan etmedikçe mutluluğu bulamayacağız.