Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNCEL ÖZİÇER

Sokak kediciğine cenaze töreni

Cuma günü Çiftlikköy'deki Ramo'dayız. Kumlarda yuvarlanmış, denizde çocuklar gibi şen debelenmişiz. Arkadaşlarımız, sevgilimiz hafta sonu için biz kasabalıları ziyarete gelmiş. Kerem'le Ayça İzmir'den, Soner de pazar günü oy kullanmak için İstanbul'dan...
(Bu arada hemen bir not düşelim; bu yıl insanlardaki oy kullanma bilincini pek gelişmiş gördük. İzmir dışında yaşayan arkadaşlarımız, hiç üşenmediler koşa koşa oy vermeye geldiler. Burada tatil yapanlar da tatillerini kısa kesmek pahasına yine soluğu kendi yaşadıkları şehirlerde aldılar.)
Neyse konumuza dönelim; araya bir tek de öğle rakısı sıkıştırmışız. Kısacası bizden güzeli, bizden çiçeği yok. Akşamüstü "Ara veren yanmasın" deyip aynı keyfi bizim evin bahçesinde sürdürelim dedik.

ALGIDA SEÇİCİLİK
Dalyanköy'den balıkları ve diğer gerekli nevaleleri aldık ve tammmm eve varacağız, her zaman başıma gelen, yine geldi.
Gittiğim güzergahta ne kadar yaralı, bereli ve ölü hayvan varsa, benim radarıma takılır zaten!
İki elim kanda olsa, gözüme perde inse, şuurum geçici olarak gitse de, ben illa ki o manzaraya şahit olurum.
Algıda seçicilik olayı olduğu kesin. "Gelip beni buluyorlar" derdim eskiden ama artık biliyorum ki ben onları buluyorum. Çünkü araba kullanırken fark ettim; gözüm hep asfaltı tarıyor.
Öyle olunca da kaplumbağa, kirpi, kedi, köpek, kuş ne varsa, hemen fark ediyorsun işte!
Yine öyle oldu.
Bir baktım yolun ortasında bir kedicik. Kalastan bozma vicdansızın biri ezmiş, gitmiş. Hemen frene bastım, bizimkiler, "Yaa Öncel yine mi yaa? Bırak işte hayvan ölmüş, ne yapacaksın, yürü gidelim" falan dediler ama ben "Susun beeaa!" şeklinde çemkirince, sustular tabii.
İndim arabadan, durdurdum trafiği... Kerem'e "Ver aldığımız balıkların poşetini" dedim. "Balıkları ne yapmamı istersin peki Öncelcim?" dedi Kerem... Hafiften gıcık olmuş bana, çaktırmamaya çalışıyor. Belli ki bıkmış benim hayvan hemşireliğimden. "Bir de üzerine cenaze levazımatçılığı çıktı" diye söyleniyordur içinden...
Valla diyorum "Tişörtüne sar, havluya dola ama o poşeti bana ver!"
Kıyamam kedicik daha sıcak, belli ki yeni ölmüş. Ben de bayılmıyorum tabii ölmüş hayvanı ellemeye ama vızır vızır araçların geçtiği yerde nasıl bırakayım şimdi onu ben?
Bir de yaz günü sıcaktan kısa sürede kokacak, etrafa mikrop saçacak vs... Fenalık geçire geçire kediyi poşete koyuyorum.
"Tamam" diyor Kerem'le Soner, "Koy işte yolun kenarına, evimize gidip mangalı yakalım artık."
Hayır olmaz! Orada da kokar. Hem köpekler parçalar.
"Tamam çöpe atalım" diyorlar.
O da olmaz.
"Eh iyi o zaman akşam ezanıyla gömelim bari" diyor Kerem. Hah diyorum, "Tamam, gömme işi olur!"
Arabada bir ölü kedi ve beş canlı insan evladı eve geliyoruz.

"BAŞINI KIBLEYE ÇEVİRELİM"
Soner'le Kerem'in ellerine tutuşturuyorum, çapaydı, kürekti.
Evin arkasına hem bir yandan çukur kazıyorlar, hem de artık sinirleri bozulmuş, mangal-rakı-balık hayalleri kurarken, kedi mezarı kazmalarıyla ilgili espriler yapıp eğleniyorlar.
Yok "Başını kıbleye çevirelim", yok "Yıkayalım", yok "Pamuk tıkalım..."
"Erkeksiniz işte, şu kadarcık duygu, acıma, vicdan yok kalbinizde" diyorum, benimle de dalga geçiyorlar. Ben bir yandan da artık kediciğin sokaklardaki çilesi bittiği için seviniyorum. Kedi cennetinde, arkadaşlarıyla kelebek kovaladığını falan hayal edip içimi rahatlatıyorum.
Neyse sonunda mefta gömülüyor.
Bizim eller çamaşır suyuyla dezenfekte ediliyor ve geç de olsa o mangal sonunda yakılıyor.
Ama bu macera burada bitmiyor tabii... Sabaha karşı yaşadığımız bir de köpeklerle ilgili bir hikayemiz var ki; onu da başka zaman anlatırım.
Öff evet, bazen ben de kendimden sıkılıyorum!

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA