Kıbrıs'taki fotoğrafları yayımlandığında ve selülit konusu yeniden tartışmaya açıldığında bozulmuştu Hülya Avşar. Telefonda yine "Magazinden uzak duracağım!" demişti. 'Duracağım' demekle olmuyor ama... Sadettin Saran, kızı Lal ve kendi kızı Zehra ile yediği akşam yemeği sonrasında kameraman ve muhabirlerle burun burun gelmiş bu kez... Sanırım hem Kıbrıs görüntüleri hem de o yemek gecesi yaşanan stres üst üste gelince çıldırmış. Bu ayki Hülya dergisinde de yazısını bu konuya ayırmış... "Bu magazincilerden de bir halt olmaz!" demiş hayli ağır yazısında. Söylediklerinin hiçbirini üzerimize alınmadık ama mesleğimiz adına da bir şeyler söylemek gerekiyor sanırım. Özellikle gece çalışan muhabir arkadaşların kontrolsüz tavırları zaman zaman ortaya çirkin görüntüler çıkmasına neden oluyor. Geçenlerde Okan Bayülgen'i izledim. "Kardeşim mısır yiyorum. Daha ne çekiyorsun ki?" diye bağırıyordu. Haksız mı? Reyting denilen bela ile boğuştuğu için televizyoncular her şeyi abartabiliyorlar. Sanırım bu noktada yönetici arkadaşlar muhabirlerine ince bir ayar yapmak durumunda. Yok olmazsa, gerçekten kötü şeyler olacak. Hülya Avşar, Sadettin Saran ve çocuklarının o gece yemekte buluşmaları tabii ki haberdir ama sonra iki küçük kızın; Zehra ile Lal'in peşinde koşmak, çocukları kaçırtmak, korkutmak sınırları aşmaktır. Gelelim Hülya Avşar'a... Muhabirleri eleştirirken Hülya Avşar'ın bugüne kadar 'durduğu' ve şimdilerde 'durmaktan' vazgeçtiği yere de bir bakmak gerekiyor. Ne yapıyordu Hülya Avşar? Bütün bir hayatını kameralarla yaşıyordu ve bunu seviyordu da! Bütün şovlarında sözü bir şekilde o günlerdeki eşine getiriyor, zaman zaman içine düştüğü durumlarla dalgasını geçiyor özetle hayatına ortak ediyordu insanları. Şimdi yeni bir hayatın eşiğinde ve kendine yeni kurallar yazıyor. Ama önce magazincileri buna alıştırması gerekecek. Yani boşandığı günlerde, üstelik arada Feraye Hanım varken kameralara "Bir çocuk doğurursam Kaya'dan doğurmak isterim" diyen Avşar'ın, o günkü sınırları ile bugünkü sınırları arasındaki darlaşmayı magazincilerin bir çırpıda anlaması mümkün değil. Özetle; bunu çirkin bir kavgaya dönüştürmeden, acilen herkesin karşı tarafın durduğu yeri anlaması gerekiyor.