Dün yine o beylik haber; gazete sayfalarında, haber bültenlerinde boy gösterdi: Öğretmenler açlık sınırında... Peşine de bildik istatistikler sıralandı:
Öğretmenlerin yüzde 70'i kredi ile geçiniyor. Yüzde 65'i ek iş yapıyor, yüzde 98'i aldığı bir kilo eti bir defada tüketmiyor v.s... Ama beni en çok üzen ve endişelendiren, en sonda verilen istatistikti: 'Öğretmenlerin yüzde 98.2'si öğretmenliğin saygın bir meslek olduğuna inanmıyor...'
Evet, ekonomik yönden ihmal edilmiş olabilirler. Ülkenin siyasi atmosferi özellikle Doğu ve Güneydoğu'da görev yapmayı 'hayat memat meselesi' haline getirmiş olabilir. Okul bitirip yıllarca atanmayı beklemekten ruh halleri bozulmuş bile olabilir. Ama bunların hiçbiri, icra ettikleri mesleğin 'kutsallığı' ve 'önemi' konusunda onları umutsuzluğa sevk etmemeli. Yoksa, kendine ve kendi mesleğine saygı duymayan bir öğretmenin elinde yetişen nesillere nasıl güvenebiliriz? O nesle yarınlarımızı nasıl emanet edebiliriz?
Ne dedik yukarıda? Ne kadar geriye düşsek de umudumuzu yitirmeyeceğiz.