Araplar olmasa ekonomimiz çöker mi? Bilmem, bu sorunun yanıtını ekonomistlere bırakmak gerekir. Ama sıradan bir vatandaş olarak ticaret ve şov dünyamızın 'Arap odaklı' hale geldiğini gözlemliyorum.
Tekstil işi yapanlar dertli. Koca koca alışveriş merkezleri ilk bakışta kalabalık gibi görünüyor ama Arap turistler dışında giyim kuşam alışverişi yapan yok.
Peki vitrinlerdeki değişim dikkatinizi çekiyor mu? Kıyafet ve aksesuvarlar daha ziyade Ortadoğu'dan gelen müşterilerin zevkine hitap eder hale geldi.
Biz de ister istemez bu modellere, desenlere ve renklere yönelir olduk. Ticaret hayatında zorluk çekenler, dört elle Ortadoğu'ya sarılmaya devam ettiği takdirde pek yakında giyim zevkimizi tamamen Arap kadınları belirliyor olacak.
Araplar, Türkiye'nin şov dünyasında, özelikle de televizyon sektöründe belirleyici rol oynamaya başladılar. Ortadoğu dizi pazarı, her Türk yapımcının iştahını kabartıyor.
Ortadoğu'nun büyük yayıncı kuruluşları, Türk kanallarını ve portallarını birer birer satın alıyor. Arap ülkelerine dizi ihracatımız katlanarak artıyor. Senaristler artık kalemi ellerine aldıklarında 'Arap izleyicinin hoşuna gidecek şeyler'in listesini yapıyorlar.
Bu durum, televizyonla bağlantılı olarak emlak piyasasını da etkiliyor.
Dizilere mekan olan köşkler, yalılar; ülkemize gelen Arap turistlerin ilk ziyaret ettiği yerler arasına girdi.
Dizilere mekan kiralayan şirketlerin yöneticileri ile konuştum.
Bir yalı, 30-50 bin lira arasında ücretle dizilere kiralanıyormuş. "Peki, köşk ya da yalı sahiplerinin bu paralara ihtiyaçları var mı?" diye sordum. "Özellikle evini Araplar'a satmak isteyenler için diziden daha iyi bir tanıtım fırsatı yok" dediler.
Yani, malikanesini elden çıkarmaya karar verip müşteri kitlesi olarak da bol paralı Araplar'ı hedefleyenler, dizileri 'vitrin' olarak kullanıyormuş.
Belli ki 'Ne Şam'ın şekeri, ne Arap'ın yüzü' lafı çoktan tarih olmuş...