Tek kelime ile müthişti... Ezel'in son bölümünü izlerken, dizinin senaristleri Kerem Deren ve Pınar Bulut'un yeteneğine bir kez daha hayran oldum. Finalde Kenan Birkan ile Ezel'in yaşamları üzerine oynadıkları poker oyununu izlerken, kendimi havada uçuşan kuş tüyünün peşinde oradan oraya atlayan kedi yavrusu gibi hissettim. "Hah, tamam" diyorsunuz, "İşte bu, Kerpeten Ali'nin bittiği andır. Nasıl da düştü bu tuzağa?" Ama öyle olmuyor. Ali, penaltı vuruşunda sizi ayrı, topu ayrı köşeye yolluyor. "Amanın!... Cengiz yeniden Eyşan'ın aşk tuzağına düştü. Bu adam ne zaman sahip olacak uçkuruna?" diye vahlanıyorsunuz. Ama altından başka çapanoğlu çıkıyor. Kenan Birkan'ın attığı yeme sazan gibi atlayan Ezel'e bakıp, "Vah, vah... Sen kim, koca Kenan Birkan ile vals yapmak kim? İşte bu, karizmanın çizildiği andır..." dediğiniz dakikada, gördüğünüz her şeyin Ezel tarafından kurnazca planlanan bir senaryonun parçası olduğunu anlayıp, hayretten donakalıyorsunuz... Ve "Tamamdır, bu rüzgarla Ezel ve ekibini artık kimse durduramaz" dediğiniz anda ise Ezel en büyük darbeyi yiyor. Kardeşi Mert, Serdar tarafından öldürülüyor... (Umarım bu da bir aldatmaca değildir) İki hafta önce, diziyi izleyen herkes "Dayı, Ezel ve Eyşan artık asla bir araya gelemez. Hiçbir şey eskisi gibi olamaz" diyordu. Ama dizinin kalem sihirbazı senaristleri, üçünü birbirlerine ölüm ilmeğiyle öyle bir bağladılar ki... Çünkü Ramiz'in torununu, Eyşan ve Ezel'in ise kardeşlerini yitirmesine neden olan aynı kişiydi: Kenan Birkan.... Ve Ezel bir kez daha Dayı'nın tecrübesine muhtaçtı. "Sen bugüne kadar benim karanlıktan kurtulmamı sağlayan ışığım oldun. Şimdi bana ışığı değil, karanlığı anlat" derken, dizi yeni bir ufka doğru yelken basıyordu... Ezel'in senaristlerini, en az Şili'deki madencileri kurtaran ekip kadar başarılı buluyorum. "Tamam, her şey bitti. Dizi, çıkmaz sokağa girdi. Onları bu derinlikten artık kimse kurtaramaz" dediğiniz anda, öyle bir tünel açıyorlar ki, şaşırıp kalıyorsunuz. Cannes'da Ezel'in en iyi senaryo ödülü alması boşuna değil... Ben her bölümde ekranın karşısına Ezel'in senaristleri ile poker oynamaya oturuyorum adeta... Ve nasıl oluyorsa her seferinde beni donuma kadar soyuyorlar!.. Çünkü her blöflerini yiyorum. Ama bu sefer elime iyi bir per geldi. Ezel'in kardeşi Mert, Cengiz'i otomobille takip ederken üzerinde açık renk bir mont vardı. Ama daha sonra Serdar'ın pusu kurduğu yere geldiğinde montunun rengi aniden siyah oldu. Şimdi "rest" diyorum. Bütün paramı masaya sürüyorum. Eğer senaristler önümüzdeki hafta bir flash back (hikayede geriye dönüş) sahnesinde bu garip duruma açıklama getiremezlerse, ilk kez masadan soyulmadan kalkacağım!..