Köşemizin sadık okurlarından öğretmen dostumuz Nurhayat Gözüküçük, ekranlardaki ketçap reklamının alt metnini gayet güzel okumuş: "Merhaba Yüksel Bey... 'Yemekteyiz' programıyla ilgili yazdığınız yorumlara yürekten katılıyorum. Sofraların güzel sohbetlerle bereketlenmesi gerekirken, yarışmacı konukların davranışlarının, yaşadığımız coğrafyanın kültürüne yakışmadığını düşünüyorum. Hâlbuki bizler, sofra adabımızda su içene bile 'aşkolsun' diyen ve bu söze 'aşkın cemal olsun' ve 'cemalin nur olsun' sözleriyle karşılık veren asude bir medeniyetin çocuklarıyız. Programı ilk başlarda yöresel tatları tanımak, pratik mutfak bilgilerini öğrenmek için izliyordum. Programın ilerleyen bölümleri, bir öncekini aratır hâle gelince programa olan ilgim azaldı ve artık seyretmez oldum. Köşenizde okuduğum yorumlar da isabetli bir karar verdiğimi gösteriyor. Aslında bu satırları yazmama, son günlerde seyrettiğim bir ketçap reklamı sebep oldu. Hani çocukların 'Yemekteyiz' formatında oynadığı ve masada ketçabın olmamasını hoş bir şekilde eleştiren reklam... Reklamı izlerken her seferinde içimden 'Umarım bu yarışmaya katılan yetişkinler de çocukların bu davranışından ders çıkarırlar' diye geçirdim. Reklam, programı izleyen minik izleyicileri de unutmamak gerektiğinin altını çok güzel çizmiş. Hoş, bu bir ketçap reklamı. Fakat reklam, ürünün tanıtım sınırlarını aşmış, 'çocuktan al dersi' dercesine 'Yemekteyiz' programının sınırlarına nazikçe dayanmış. Dilerim bu zarif gönderme yerini bulur, sofralar nezaket kazanır ve 'Su küçüğün, söz (sofra) büyüğün' sözü de eski değerine kavuşur. Sevgi ve saygılarımla..."