Ayla Karadağ, hepimizin gözü önünde yaşanan ama pek azımızın farkına varabildiği önemli bir detaydan söz ediyor: Hem de birbirinden masum cümlelerle... "Yüksel Bey, son zamanlarda izlediğim bütün dizilerde aynı konu hakim: En yakın arkadaşın, kardeşin, hatta dayısının eşine duyulan güçlü aşk. Öyle değil mi? Yaprak Dökümü'nün Necla ve Leyla'sı, Unutulmaz'ın Eda ve Melda'sı, Aşk-ı Memnu'nun Behlül'ünün, amca bildiği Adnan'ın karısına aşık olması, yine aynı evde kardeş gibi büyüyen Nihal'in Behlül'e tutulması, Kalp Ağrısı'nın Zeyno ve Azize'si, Ezel'deki Eyşan, Ezel ve Cengiz arasındaki aşk üçgeni, Canım Ailem'in Halim'inin Seyhan'dan sonra Feride'ye aşık olması ilk aklıma gelenler. Sonuçta bu karakterler niye ille de yakınlarındakilerin eşlerine ya da aşklarına takılıyorlar? Biz aşkı güçlü ama güzel bir duygu sanıyorduk. Aşk böyle bir şey mi? Yakınımızdakileri mutsuz ederek mi elde ediliyor? O zaman aşk gerçekten çirkin bir şeymiş. Bize dizilerde bu anlatılıyor. Yanlış olan, bu konunun her diziye malzeme olmasından öte, aşkın nelere yol açtığı. Demek ki aşk, uzak durulması gereken bir şeymiş!.."