Erozyon Dede olarak tanıdığımız Hayrettin Karaca'yı "Siyaset Meydanı" nda bir kez daha "ibretle" izledim. Söylediği her cümle sarsıcıydı ama biz insanlar bir türlü sarsılıp da kendimize gelmeyi beceremiyorduk işte.. "İhtiyacınız kadar tüketin" diyordu, kameranın gözüne bakarak Hayrettin Karaca... Üzerinde yıllardır çıkarmadığı o kırmızı süveteri, beyaz gömleği vardı yine... Betonlaşma yüzünden toprağı kalmayan İkitelli'nin nasıl yağmura teslim olduğundan söz ediyordu. "Açlık geliyor, açlık" diyordu. "2025'ten sonra birbirinizi yiyeceksiniz. O ihtiyar söylemişti diyeceksiniz..." Sonra Ali Kırca'ya döndü hışımla: "Bu işte en büyük sorumlu sizsiniz, medyadır. Az sonra, az sonra, diye diye reklam verip, duruyorsunuz. Nedir reklam? Al, tüket, çöpe at demek... Eğer sen reklam vermezsen, dünyayı kirletmezsen, maaşını alamazsın değil mi?.. Ben Ali Kırca'dan şikayetçiyim..." Erozyon Dede yıllardır sesini duyurmaya çalışıyordu. Ne yazık ki pek az kimse haykırışını duyabilmişti. Karaca, sonunda taktik değiştirmişti. "Televizyonda olay yaratarak" dikkatleri çekmek istiyordu. Geçen hafta da bir yerel televizyondaki canlı yayında sunucunun yakasına yapışıp, sallamıştı... Seller, kendisine yapılan saygısızlığı içine sindiremeyen "toprağın" intikamından başka bir şey değil. Ve biz yeni bir afete kadar Erozyon Dede'nin anlattıklarını yine "masal" sanacağız. En iyisi, Aşık Veysel'in dizelerini hatırlamak. Çünkü tam sırası... Havaya bakarsam hava alırım Toprağa bakarsam dua alırım Topraktan ayrılsam nerde kalırım Benim sadık yarim kara topraktır.