Beşiktaş camiası son günlerde "Futbol takımında neler oluyor?" sorusunun yanıtı kadar 2010 Ocak'ında yapılacak kongrede başkan Yıldırım Demirören'in karşısına rakip çıkıp çıkmayacağını da merak ediyor. Aylardır camiayı dinliyorum. Ulaştığım bilgilerin üstüne geçen sezon kazanılan çifte kupa zaferi nedeniyle "takdir alkışı" bekleyen yönetimin Gaziantep maçı bitimi numaralının protesto alkışı eşliğinde stadı "şaşkın bakışlarla" terk edişinin fotoğrafını koyuyorum. Şunu peşinen söylemeliyim ki; Ocak 2010 Kongresi'ne 2007'deki gibi tek aday ve tek liste ile girilmez. Daha da önemlisi hem başkan Demirören'in hem de Beşiktaş'ın göreceği en çekişmeli kongrelerinden biri olur.
Bugüne kadar üyeler hep bir aday çıkmasını bekledi. Şimdi durum çok farklı. Potansiyel adaylar zorlanıyor, cesaretlendiriliyor. İktidara duyulan öfke, izlenen yüksek maliyetli transfer politikaları (İsmail+Tabata'nın 15 milyon Euro maliyeti yangının üzerine benzin döktü), Fulya tartışmaları ve katlanan borç üyelerin kızgınlığını üstü kapatılamayacak bir ateşe dönüştürdü. Tabandaki hareketlilik, hissedilir bir kıpırdanmanın yaşandığı tavandan kesinlikle bir aday daha çıkacağını gösteriyor.
Şimdi soru şu? Kim bu taşın ya da 180 milyon Dolar'ı aşan borcun altına elini sokacak? Hikmet Çetin, Tuncay Özilhan, Ünal Erkan, Murat Aksu mu? Cemil Kazancı, Hakan Kalkavan, Fikret Orman, Hüsnü Güreli, Affan Keçeci mi? Hasan Arat, Zafer Yıldırım ya da Nevzat Demir mi? Beşiktaş'ın gerçek sahipleri, üyeler diyor ki "Başkanlığı istemem yan cebime koy devri bitti. Beşiktaş başkanlığı dikensiz gül bahçesi değil! Ya sahip çıksınlar ya da gölge etmesinler!"
Çok haklılar. Muhalefetsiz bir iktidarın ideal bir çözüm olmadığını, tam tersine yönetenleri rehavete sürüklediğini Beşiktaş'ta yaşayarak gördük. Yeni satın aldıkları Kemer Country'de şimdiden adeta karargah kurup çalışmalara başlayan Sayın Demirören'in karşısına çıkmayı düşünenler aday olmakta geç kalırlarsa 2010'da hüsran yaşayabilirler.