Sabahın erken saatlerinde, İstanbul-İzmir arası bir yolculukla başlayan telaşlı bir günün ardından, yazıya kalan çok kısa zamanda; gündemin sıkıcı yoğunluğundan uzaklaşarak, gülümseyen sözcüklerle kucaklaşan bir yazı yazmak istedim. Bu nedenle, asırlar öncesinden günümüze ulaşan Nasreddin Hoca'nın, az bilinen ve her zaman olduğu gibi, gülümserken insanı düşündüren fıkralarından bazılarını aktarayım sizlere:
Nasreddin Hoca bir gün Konya'ya gider.
Sokakta yürürken, biri Hoca'yı durdurup:
"Bugün günlerden ne?" diye sorar.
Hoca:
"Vallahi." der, "Ben şehre yeni geldim, bilmiyorum; sen en iyisi bunu yerlilerden birine sor!"
***
Yine Hoca'ya bir gün:
"İnsanlar ne zamana kadar böyle doğup ölecekler acaba?" diye sormuşlar.
Hoca cevaplamış:
"Cennet ile cehennem doluncaya kadar."
***
Nasreddin Hoca, bir gün hasta olur.
Yakın dostları ziyarete gelip, "Nasılsın?" diye sorarlar.
Hoca: "Hiç sormayın" der; "Sapasağlam ölüyorum."
***
Nasreddin Hoca'nın, bir de kadılık yaptığı dönem vardır.
İşte o dönemde birisi gelip:
"Kadı efendi" demiş, "Senin inek, benim ineği boynuzlayıp öldürdü, bedelini isterim."
Nasreddin Hoca:
"Efendi" demiş; "İki hayvan kavga etmiş, sonuçta biri ölmüş; bunda benim ne suçum var. Hayvanlarda akıl olmadığı için, işledikleri suçlar yüzünden kimseyi cezalandıramayız."
Adam, Nasreddin Hoca'nın sözünü keserek:
"Şey... Yanlış söyledim galiba...
Benim inek, seninkini boynuzlayarak öldürdü, diyecektim."
Hoca bir an duraksayıp düşünmüş:
"Öyle söylesene be adam!" diye bağırmış:
"Şimdi iş değişti işte; şu kara kaplı kitaba bir bakalım hele ne diyor?"
***
Yine Nasreddin Hoca'ya sormuşlar:
"Hocam, ay üç müdür, beş midir?"
Nasreddin Hoca cevaplamış:
"Ben bilmem." demiş; "Ay alıp sattığım yoktur."
***
Zamanın hükümdarı Timurlenk, bir gün Hoca'yı çağırıp:
"Hoca" demiş, "Benim için kölelerin içinden, hiçbir kusuru olmayan birini seç."
Hoca birini seçmiş. Timurlenk:
"Aman Hoca!" demiş; "Bu kölenin gülerken bütün dişleri görünüyor!"
Hoca, hemen cevap vermiş:
"Devletlim, merak etmeyin, bu kusur sayılmaz; zavallı kapınızda gülecek değil ya!"
***
Kapının çalındığını duyan Hoca gidip açmış.
Bakmış ki kapıda bir yabancı durmakta.
"Kimsin?" demiş.
Yabancı: "Bir Tanrı misafiri." deyince, koluna girip onu mescide götürmüş ve:
"Tanrının evi burası, Tanrı misafiri de burada olur" demiş.
***
Hoca bir gün katıra binmiş. Katır da tam bir katır; inatçı mı inatçıymış.
Hoca katırı sağa döndürmeye çalışmış bir türlü olmamış.
Onu katırla didişirken gören bir tanıdığı:
"Hoca nereye gidiyorsun?" diye sormuş.
Hoca da:
"Katırın istediği yere" diye cevaplamış...
Yaşamınızdan Nasreddin Hoca gülümseyişleri hiç eksik olmasın efendim.