Bir önceki yazımızda Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın, AK Parti İzmir Milletvekili Rifat Sait araclıığıyla, VOB konusunda medyaya yansıyan demecini yorumlamıştık.
New York ve Chicago borsalarından örneklerle, VOB'un merkezinin İzmir'de kalmasının, İstanbul'un 'Finans Merkezi' projesi önünde engel olmayacağını yazmıştık. Sayın Babacan'ın, IMKB ve SPK'nın ısrarlı tutumu ile yaptığı bu değerlendirmenin, VOB'u İzmir'de 2005 yılında hizmete açan Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan tarafından onaylanmayacağına olan sahici inancımızı dile getirmiştik. Evrensel diğer örneklere bakalım.
2000 yılında dünyanın önde gelen enerji şirketleri ve küresel sermayeli bankalarının ortaklığında, yalnızca 'tezgah üstü enerji piyasası borsa işlemlerini' yürütmek üzere ICE (Intercontinental Exchange) kurulmuştu. ICE, 2001 yılında ana merkezi Londra olan IPE'i alarak, adına ICE Europe'ya dönüştürdü. Sonra büyümesini sürdürdü, 2007 yılında Winnipeng Commodity Exchange'i alarak adına ICE Canada, yaptı. Ardından New York Board of Trade'i alarak, "ICE Futures US"ya dönüştü. Bugün bu dev kurum, çatısı altında üç adet türev ve bir adet tezgahüstü piyasa ile borsa işlemlerine devam ediyor.
***
ICE tüm bu satın alma ve birleşmeleri, serbest piyasa koşullarında, sermaye ve borçlanma olanaklarını kullanarak gerçekleştirdi; sonuçta Amerika, Avrupa ve Asya kıtasına yayıldı. Ancak buna rağmen, bu kurumun genel merkezi, kurulduğu günden itibaren hiç değişmedi. Merkez, hala ABD'nin
Atlanta kentinde. Global bir marka olan ICE, dünyanın değişik kıtalarındaki tüm operasyonlarını Atlanta'dan yönetiyor. Yani Chicago örneğinde olduğu gibi; ICE'ın bu konumu da, New York'un
'global finans merkezi' özelliğine darbe vurmadı. New York, hala hem ABD'nin hem de dünyanın finans merkezi konusunda.
Ayrıca
'merkez' olmak, tekelci yapılar oluşturmak anlamına gelmiyor. Sonuçta
'merkez' olmayı,
'aşırı İstanbul iştahındaki' gibi
'tekelci mantıkla' algıladığınızda; bu yapıların tüm yatırımcılara götürülen hizmetin kalitesini ve maliyetini olumsuz etkileyeceği saptaması da, günümüzde etkin argüman olarak karşımıza çıkıyor. Somut bir örnek daha verelim.
***
Merkezi ABD'de olan NYSE Grubu ile Almanya'da olan Deustche Börse Grubu'nun birleşmesi; Avrupa Birliği düzenleyici otoritesi tarafından
'tekelci yapı oluşturacağı' gerekçesi ile engellendi. Tekelci yapılar üreten büyük birleşmelerde, hantallık konusunda, yolun sonuna gelindiğini görmeliyiz. Ancak bilgi birikimi yüksek küresel borsaların, dünyanın değişik bölgelerindeki aynı uzmanlık alanındaki
'borsalara' (türev veya menkul kıymetler) stratejik ortak olacağı uygulamaların yaşandığı döneme giriyoruz. Sonuçta; VOB'un kendi yolunda, engelle karşılaşmadan rekabet ortamında yürüdüğü, stratejik ortaklık ve işbirlikleri ile büyüdüğü; manipülasyonların olmadığı yol haritası, en uygun olan. Ancak bu başarılırsa; İMKB ile birlikte VOB, Türk Ekonomisi'ne çok daha büyük değer katar. Bu nedenle
'küresel dünyada' VOB'un konumunu koruyarak, merkezinin İzmir'de olması, İstanbul'un finans merkezi projesine engel olmadığı gibi, Ege'nin ciddi sinerjisini alır.
Bu iki kurum, zaten hissedarlık ilişkisi içinde, lokasyon tartışmalarından uzakta, serbest rekabette karşılıklı işbirlikleri gerçekleştirerek, kendi piyasalarını daha çok büyütebilirse; bu somut gelişme İstanbul Finans Merkezi'ne en önemli hizmet olacaktır. Kanımca ısrarını sürdüren İstanbul'un, konuya
'tekelleşme' eğilimini aşarak, sağduyulu bakması gerekir.