Maça başlayışı da, 90 dakikayı bitirişi de kupayı kazanmak, 27 yıllık özlemi noktalamak isteyen bir takım modeline uygun değil Fenerbahçe'nin.
Çeyrek asırı aşan bir hasret içinde önünde kalan üç maçı "topu yiyerek" geçirmesini beklediklerimiz, bir o yana, bir bu yana sallanıyorlar. Bu sefer piyangodan "kazandınız" sesi Manisa kalecisi Orkun'dan geliyor. Dakika 31, pas Güiza'nın ayaklarına. Her futbolcu için kolay ama İspanyol için zor pozisyon! Çünkü hem topu kontrol etmek zorunda hem de kalede hala kaleci var. Ama atıyor.
İşte finalin kulpunu o anda tutuyor Fenerbahçe. Bursa'da da Güiza'nın uzatma dakikalarındaki golü (o da rakibe çarpıp, filelere gitmişti) bu maçın nedeni olmuştu. Öyle veya böyle Güiza ile yolları açıyordu takım.
Manisa, defansını asla öne çıkarmadan karşıladı rakibini. Arkaya adam kaçırmamak için pür dikkat kesilmişler, maçı "pozisyonsuzluğa" mahkum etmişlerdi.
Orkun'un bu hatayı yapacağı kimsenin hesabında yoktu.
Rakibin bir şey yapmadığı-yapamadığı anda geriye düşmek, üç dakika sonraki Deivid golünü de getirdi.
Fenerbahçe maçı bitirdi o anda.
Skoru yakalayıp, en iyi yaptıklarını sergilemeye başladılar; eveleme-geveleme...
Pazar günü Ali Sami Yen'e bu takım gidecek. Emre'siz büyük ihtimalle. Takımın tek nazar boncuğu, sonunda ağırlığı kaldıramadı, sahada kaldı.
Ne yapacağını bilen olmayınca, ne yaptığı meçhullerin merakı sardı herkesi. Manisa'nın yumuşaklığı, taraftarın desteği, ikramların avantajıyla maçı tamamlamayı başardılar.
Galatasaray karşısında Ali Sami Yen'de daha fazla Alex'e, daha fazla Özer'e ve en önemlisi yüreğe ihtiyaçları olacak.
KENARDAKİ YÜREK
Emre'nin yerine, sahada Özer varken Mehmet Topuz'u geçirmek bile kenardaki yürek için yeterli endişedir.
Reha Kapsal'ın hedef bölge seçtiği sol kanatta bir türlü tedbir ve çare üretilemeyişi de ayrı bir konu.
Maç rövanş için avantajlı skoru yarattı. Öncelikli görev tamamlandı.