Okurumuz Ebru Dicle günümüzde Batı basınının artık iyice geride bıraktığı bir alışkanlıktan şikâyetçi.
O bunu 'dolaylı haber' diye niteliyor.
4 Mayıs tarihli Spor sayfasında Kupayı Bekliyorum başlıklı haberden bir bölüm:
"...Ribery gözünü Türkiye Kupası finaline dikti. Fransız oyuncunun 'Son dönemde bir düşüş yaşıyorum. Ama bu uzun sürmeyecek. Özellikle Fenerbahçe ile oynayacağımız Türkiye Kupası finalinde sahanın yıldızı ben olacağım' dediği öğrenildi..."
"Artık bu 'dediği öğrenildi' diye verilen haberlerin hiçbir inandırıcılığı olmadığını kabul ediniz" diye yazmış Ebru Dicle.
Basın toplantıları veya mülakatlardan doğrudan alıntıların inandırıcı olduğunu hepimiz biliyoruz. Okurlar da, haberciler de.
Kaynak bulanıklaştıkça, okurlarda da kuşkulanma artıyor.
Artık iyice ezber halini almış olan yani haberlere adeta otomatik pilottaymış gibi eklenen bu fiiller, bazı istisnalar dışında, haberlere hiçbir güç katmıyor.
Aslında, örneğin, "Başbakan'ın Bişkek havaalanına indiği bildirildi" derken, bildirenin biz -haberciler- olduğunu unutuyoruz.
Eğer kaynağımıza güveniyorsak, daha "direkt" bir anlatımı tercih etmeliyiz.
Laf kalabalığına gerek var mı?
İyice köhnemiş, çağdışı kalmış "bildirildi" fiilini artık çöpe atalım.
Biz de rahatlayacağız, okurlar da...
"Öğrenildi" fiiline gelince...
Meslek pratiğinde öncü olan birçok gazetede bu ancak istisnai hallerde kullanılıyor.
Erişilmesi zor bir bilgiye, güvenilirliği kontrol edilmiş, ancak kimliği saklı bir kaynaktan ulaşılırsa, "öğrenildi" denebilir, deniyor.
Ancak titiz editörler, bu fiilin kullanımını yozlaştırmamak için, sadece "derin veya kapsamlı araştırma" ve "sarsıcı ifşaat" nitelikli haberlerde kullanılmasını tercih ediyor.
Rasgele veya refleksle kullanılan "öğrenildi" fiili, inandırıcılık açısından sakıncalı.
"Bildirildi" sözcüğünden tamamen kurtulduğumuz, "öğrenildi" sözcüğüne sıkı kısıtlama getirdiğimiz gün, ombudsmanın da "kurtuluş bayramı" olacak!