Gazete her gün yeniden, sıfırdan üretilen bir ürün.
Bir otomobil, ilaç, roket veya çamaşır suyu üretiminden "farklı".
Gazetenin o "farklı" içeriğini - haberi, karikatürü, yorumu, fotoğrafı vs. - gün be gün kaliteli haberle doldurma mücadelesi verenlerin zamanla yarışma gibi mükerrer bir sorunu var.
Baskıya yetiştirme telaşını tetikleyen zaman akışı... Zamanla yarış.
Gazete sayfalarını hazırlayanların her gün yüz yüze geldiği vazgeçilmez "stres faktörü"... Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin o faktör yerinde duruyor.
Hata riskini hep gündemde tutarak.
22 Şubat tarihli gazetedeki önemli bir hata da Yazı İşleri Müdürü Emre Ergül'e bu gerçeği yaşattı.
Haber Kuzey Kıbrıs'taki son genel seçimle ilgiliydi.
M. Ali Talat Başkanlığa Göz Kırptı başlıklı haber, Evren Mesci'nin seçimlerin galibi mevcut başbakanla yaptığı kısa mülakatı gündeme taşıyor.
"Acaba Talat adaylık konusunda bizzat işaret mi verdi?" sorusuyla habere göz atınca, spotta şu "aydınlatıcı" ifade karşınıza çıkıyor:
"Seçimler sonrası oğul Denktaş ile koalisyona sıcak bakabileceğini söyleyen KKTC Başbakanı Talat, cumhurbaşkanlığı için SABAH muhabiri Evren Mesci'ye sinyal verdi: Gelecek sefer Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda görüşürüz."
Ancak, Talat'ın ağzından doğrudan doğruya adaylıkla ilgili bir söz çıkmamış.
Bunu bir türlü bulamadan haberin en altına kadar iniyoruz.
Ve başlıkla zoraki buluşan, spotla ise tamamen çelişen son cümle:
"Başbakanlıktan ayrılırken Talat'ın çok yakınındaki bir isim beni 'Gelecek sefere Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda görüşmek üzere...' sözleriyle uğurluyor."
Yani "Saray'da görüşelim" diyen Talat değil.
Ekibinden biri.
"Ağırlık" taşımayan bir espri.
Emre Ergül, "hata tamamen benim" diyor, meş'um spotla ilgili olarak.
"Gazetenin baskıya girmesinden kısa bir süre önce bu haber elime ulaştı. Yetiştirme telaşı içinde metni yanlış yorumladım. Okurlardan bu nedenle özür diliyorum."
Acele işe şeytan karışıyor.
Okurlar ise şeytan istemiyor.