Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

İlk kez sofraya gelmiş gibi sunulan temcit pilavları...

Daha önce defalarca tekrarlanmış durumlardan biri daha karşımıza çıktığında, bu ilk defa oluyormuş gibi şaşkın ve öfkeli tepkiler göstermek bizim toplumsal yaşamımızın gelenekleri arasındadır.
Bunun son örneğini ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nde Ermeni Tasarısı'nın oylanıp kabul edilmesi ertesinde de görmedik mi?
Cengiz Çandar Radikal'deki yazısında bu durumu şöyle hatırlatmıştı:
- 2007 yılında aynı Komite'de oylama sonucu, daha da büyük farkla, 27-21 istenmeyen biçimde çıktığında, Başbakan Tayyip Erdoğan, "Tasarı geçerse, ABD bölgedeki çok önemli müttefikiyle ortaklığında kayda değer azalma görür. Ermenistan da olumlu açılımlar ihtimalini kaybeder" demişti.
Kendimizi tekrar etmeye alıştık da, bu tekrarlar sırasında eskiden var olmayan olumlu gelişmeleri de tepkimize kurban etmeye eğilimli olmamızı ne yapacağız.
Son durumdan buna örnek ise, Türkiye ile Ermenistan arasındaki protokollerin Komite oylamasına kurban edilmesini öneren söylemlerden verilebilir.

Bahtsız açılımlar

Nitekim CHP Genel Başkanı Deniz Baykal dün partisinin Malatya İl Kongresi'ndeki konuşmasında, Ermeni tasarısının onaylanmasına tepki gösterirken bütün açılımların iflas ettiğini söyledi ve Ermenistan'la yapılmış olan protokollerin geri çekilmesini istedi.
Aslında bu tür yaklaşımlara da alışmış durumdayız.
Bunlar da Türk modeli siyasetin özellikleri arasında.
Bir başka açıdan baktığınızda Türk siyasi partileri arasındaki temel farkın "İktidarda olmak"la "Muhalefette olmak"tan oluştuğunu görebiliriz.
Örneğin bir parti muhalefetteyse "Öcalan'ı asacağız" diye seçim kampanyası sürdürür.
O seçim sonucunda da onun koalisyon ortağı olduğu dönemde idam cezası kaldırılır.
Bunu hep görmedik mi?
ANAP iktidarken özelleştirmelere başlayınca, muhalefetteki DYP bunları yargıya taşıyıp durdurmuştu. Sonra DYP iktidar oldu ve onun özelleştirmelerini bu defa ANAP yargıya taşıdı.
Avrupa Birliği'ne Türkiye'nin üye olması CHP'nin hem başlattığı hem de benimsediği bir süreçtir.

Sarhoşlar ve telefonlar

Ama bunu AK Parti de benimseyince, durum birden değişir.
İyisi mi bu pazar bu kısır döngüden kaçış çabasını edebiyata sığınarak deneyelim.
Ben bu kaçışın mekânını Elif Şafak'ın romanlarından alıntıların derlendiği "Kâğıt Helva"da buldum (Doğan Kitap).
Elif Şafak mesela "Bit Palas"ta şöyle demiş:
"Sarhoşların araba sürmeleri sakıncalıdır. Bunu herkes teslim eder. Ne var ki, sarhoşların telefon kullanmaları, araba kullanmalarından çok daha ölümcül sonuçlar doğurabildiği halde bu konuda hiçbir düzenleme mevcut değildir. Sarhoşken araba kullananlar rasgele hedeflere çarpar; aniden karşılarına çıkan talihsiz bir ağaç, kendi halinde seyreden bir araç... ne bir kasıt vardır bu kazalarda, ne de bir amaç. Sarhoşken telefon kullananlar ise gidip mutlaka sevdiklerine çarpar."

Yapıcılar ve yıkıcılar

Elif Şafak "Med-Cezir"de de şu satırları kâğıda dökmüş:
"İnsanlar ikiye mi ayrılıyor ne? Bir tarafta yapı ustaları. Güzergâhlarından sapmadan yürüyerek geleceklerine adım adım varanlar. Babil Kulesi'ni inşa edenlerin torunları... Öte yanda yapı bozucuları.
Güzergâhlarını silip süpürüp baştan çizenler. Geçmiş-şimdigelecek sıralamasını şaşırmış, pusulası bozuk, ayaklı kaos halinde dolaşanlar."
Evet...
Diyorum ki, şu "Ermeni Sorunu"nu ve "Açılım"ı siyaseten kendilerince yorumlayanlar, keşke Elif Şafak'ın "Baba Ve Piç"ini okusalardı daha önce...
Onların kavgacılıklarından kaçmaya çalışmak yerine, onların dünyaya insanca bakış açılarına sığınırdık hepimiz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA