Uğruna ölünecek şeyleri bulup çıkarmak sonra bunları stadyumlar, meydanlar, caddeler dolusu kalabalıklar halinde haykırmakta ne kadar yaratıcı ve bonkörüz değil mi? "Ölmeye geldik!.." korolarını ve mekanları hatırlayın yeter.
Uğruna yaşanacak şeyler konusunda ise fakiriz oysa. Sevdalarımızı bile ya utana sıkıla, ya kaça saklana, ya da "karizma çizmeyecek" biçimlerde anlatır, hafifser edalarla, cılız sözcüklerle sızdırırız etrafa çoğu kez.
Şarkılardan fal tutmak
Ne kadar sevdiğimizi anlatmak için ille de şarkı sözlerinin suç ortaklığına sığınmak, sevgiliye şarkı tutarak onun ve 3. şahısların "ayarı" oradan kavramasını bekleriz he he heee!..
Dostlarım
Az önce sözünü ettiğim o; ölüme teyelli muhabbetler esasen, çevre kirleten, çer çöp türünden şeyler değil mi? Hayatı, anlamsız, hemen bitiriliverecek, ıvır zıvır şeyler uğruna ondan vazgeçilecek, gerekirse de 'ölünecek' bir angarya kabul etmek onu kirletmek değil midir dostlarım?
Piyes anı kirlenmeleri
Sırf bu mu, bunlar mı? Düşünsek anlamaz mıyız, sankim de yaşadığımız kenti kirleten birer pasaklı virüs gibi dolaşmıyor mu çoğumuz? Haydi örneği İstanbul diyarından verelim. Bu kocamış şehri kirletmek için ne esirgiyoruz ki? Öyle, yere, sokağa tükürmek, sümkürmek, çer çöp ataraktan kirletmek değil sözünü ettiğim. Onu zaten yapıyoruz da, esas bahis açtığım bir başka kirlenme.
Şapşalca gelebilir ama, diyelim ki piyes oynanırken boş kalmış her tiyatro koltuğu sayemizde kirletmektedir o kenti.
O gemide olmak
Denizin o gün, o lahza hangi ton mavi olduğunu düşünmeden, bu engin sulara sudan hayallerle olsun bir şeyler yakıştırmadan bakmak. Yüzen gemilere mesela, yüz vermemek. Siyaha çalan kadim binaların yüzünü yıkamasını dilememek, sokak aralarından hoş müziklerin gelmeyişine hayıflanmamak, elektrik direklerinin, telefon kulübelerinin, çöp kutularının, kaldırım yükseltilerinin gustosuz, çirkin suratlı, bakımsız ve bir başına hallerine gık etmemek, bu kenti kirletmek için düşsel bir teşekkül oluşturma suçuna iştirakçi hale sokmaz mı bizi?
Çamlıca yolunda
Sevgililerimizle hem de en genç çağlarımızdan bugünkü hallerimize kadar 3 az bilindik kır kahvesi, en sota lakin en kıpırdatıcı bir sahil kuytusu paylaşmamış, durup dururken bir vapura atlayıp Ada'ya çıkmamış, diyelim Avcılar'dan Ambarlı'dan kalkıp bir kez olsun Çamlıca koruluklarına ulaşmamışsak yere zinhar izmarit atmasak ne olur ki?
Şabalak yazar
Buraya kadar okuyabildiyseniz satırlarımı, zamanınızı kirlettiysem yani özür dilerim. Kentin öcünü almak için tetikçiliğe soyundum da ondandır. Ya da kafa patlatmayın da şabalaklığıma verin olup bitsin..