Bütün Hıristiyan ülkelerinde İsa'nın doğum günü bayram ve resmi tatildir de, Türkiye'de Muhammed'in doğum günü öyle değildir. Laik olduğumuz için.
İmdi... Noel gecesi maç oynanmaz ya, diyelim ki oynanıyor... Barcelona-Manchester United olsun... Atıyorum...
Diyelim ki koyu Katolik bir futbolcu, Ronaldo da çıktı, basına demeç verdi:
"Bu maçın, Hazreti İsa'nın doğum gününe yakışır şekilde centilmence geçmesini dilerim..."
İngiltere'de ya da İspanya'da ortalık karışır mı, karışmaz mı?
Acaba İngiliz basını "bunu kutlayacağına adam ol da milli bayramını kutla" diye kızar mı?
Hani "oranın Aydın Doğan'ı" olan Rupert Murdoch Yayın Grubu'nda falan yerin dibine batırılır mı bu oyuncu?..
Merak ettim de onun için sordum.
Aramızda bir başka var: "Mehmet" namıyla maruf Marco Aurelio.
"Aslen" Brezilyalı... Lumpen ağzıyla söylersek "Berezilyalı"... (Lumpenler bu çocuğa adını veren Marcus Aurelius'un bir Roma İmparatoru ve bir filozof olduğunu bilmeseler de olur.)
Türk vatandaşı... Milli Takım'da da oynuyor. Devşirme sporcularımızdan... Halka şirin göstermek için adını Mehmet yaptılar.
Geçen hafta, Denizlispor maçına çıkarken haç çıkardı! Istavroz yani. Önce alnına, sonra göbeğine doğru, sonra sol omuzuna, sonra sağ omuzuna. (Ortodoks olsaydı önce sağ sonra sol yapacaktı.)
Hiçbir tepki görmedi. Kimse "bu ne biçim Mehmet" demedi. "Müslüman olmayan Türk olamaz" diyen şairler de ağızlarını açmadılar.
Neden acaba, merak ettim.
Bir Katolik daha var aramızda: Alex de Souza.
"Oldu olacak şunun ismini Ali Susan yapalım" dedim ama Hıncal bile beğenmedi.
Her maçtan önce, santra yuvarlağı içinde diz çöküyor, kendince "ibadetini" yapıyor, artık bilmem Afrika kökenli Candomble ya da Umbanda inanışlarının etkisinde mi neyse, birtakım tuhaf hareketlerde bulunuyor.
Kimse de yadırgamıyor. Pek pek, "aferin gâvura, bak ne mütedeyyin adam" diye beğeniyorlardır.
Neden acaba, merak ettim de soruyorum.
Katar kökenli bir Arap şirketi, Türkiye'de bir gazeteye yüzde 25, yani yalnızca dörtte bir oranında ortak olmuş. Bu hisse payıyla, yönetimde hiçbir ağırlığı yok. Parayı bastırır, sonra kârdan ya da zarardan payını alır, hiçbir işe de karışamaz. Yönetim kurulu "temettü" dağıtacaksa... Dağıtmayacaksa onu da alamaz.
Acaba The Guardian gazetesine aynı payla ortak olsa, rakip İngiliz basını, diyelim The Times gazetesi, ortalığı velveleye verir mi?
Arap değil de bir Norveç şirketi olsa bu, sonuç değişir mi?
Yoksa İngiltere'de puşt darlığı mı çekiliyor?
Yoksa ticari rekabete "siyasi kılıf" uydurmaya çalışmak yalnızca bize özgü bir alçalma biçimi midir?
Aklıma takıldı da sordum.