Bulaşmayayım dedim ama kaçınmak mümkün olmayacak, çünkü lafı uzattıkça uzatıyorlar. Şimdi de Platon'u, Aristo'yu falan devreye soktular.
Aysun Kayacı, "dağdaki çobanın oyuyla benim oyum bir olur mu" dedi, kendisinin de beklemediği bir dalga yarattı, ülkeyi sarstı. Çünkü sarsılmaya yatkın çok kişi varmış, çok kişinin içinde patlamış geçen yılın seçim sonuçları...
Aysun bir manken, 27 yaşında, boyu 1.75, maşallah... 36 beden giyiyor, ayakları azıcık büyük, 39 numara, göğüs 88, bel 60, kalça 91... Tabii 90-55-90 olsaydı daha iyiydi ama ne fayda... Allah sevdiğine bağışlasın.
"Çağdaş Türk kızı" olarak tanıtılıyor, hatta bu alanda "en sevimli genç kızımız" olduğu söylenen Özgü Namal'ı da solladı da (Özgü 30 yaşında, giderek de gençleşiyor), ben de tanıtımına katkıda bulunayım dedim.
Aysun'un bu lafını (bizim gazetenin faşisti de dahil olmak üzere) Türk faşistleri ayakta alkışladılar...
Aysun'la çobanın oyu eşit değildi, eşit olmamalıydı.
Bunu söyleyenlerden biri de Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu ha...
Yok, ben bunu tartışmayacağım... Tartışan, dibine kadar tartıştı çünkü.
Bendeniz "suffrage universel" ile "suffrage censitaire" sistemleri arasındaki farkın iyi ve kötü yanlarını, Sayın Aysun Kayacı ile değil, Sayın Sami Selçuk ile tartışırım pek pek... Günün birinde tanışırsak, Fransa'da 1793'te gelen evrensel oy ilkesinin 1795'te nasıl kaldırıldığını, 1830 devriminde, oy verebilmek için gerekli "yılda en az 300 Frank vergi ödeme" şartının niçin 200 Frank'a indirildiğini (aday olabilmek için de 1000 Frank sınırı vardı), 1848 devrimcilerinin bunu 100 Frank'a indirme çabalarını, cumhurbaşkanı olduğu halde darbe yapıp imparatorluğunu ilan eden Louis-Napoleon'un "size evrensel oy hakkını geri veriyorum" diye halkı nasıl kandırdığını falan tatlı tatlı konuşuruz kendisiyle...
Ben faşistlere bir tek soru sormakla yetineceğim:
Diyelim ki bu boku da yediniz günün birinde, oyları eşit olmaktan çıkardınız...
Ölçü olarak ne koyacaksınız?
Çobanın oyu bir sayılırsa, Aysun sekiz oy mu kullanmalıdır, on dört mü?
Yok eğer Aysun bir oy atarsa, çobanınki 0.25 mi yazar? Çeyrek oy?
Eğitim durumuna göre mi katsayı kuracaksınız? Okuma yazma bilmeyen 0 oy, temel öğretim görmüş olan 1 oy, lise mezunu 2 oy, üniversite mezunu 3 oy, master yapan 4, doktora yapan 5, doçente 6 yaz, profesör de 7 oy versin...
Aysun şu anda üniversite öğrencisi (yaşı ilerlemiş ama kız gene de okuyor, helal olsun, okuyan çocuğa canımız feda), Türk basınında da ayakçılıktan gelme bir sürü çemiş var, doğru dürüst cümle bile kuramayan, iki paragraf haberi becerip de yazamayan, Aysun kadar oy veremeyecekler, onlar kızmayacaklar mı?
Ecevit hayatta olsaydı, lise mezunu olduğuna göre kaç oy kullanabilecekti?
Doksanlı yıllarda sosyaldemokratların "bazı ortaokul mezunu bakanlarından" daha fazla elbette! Ama, Demirel'den daha az!
Yoksa ölçü cepteki para mı olmalıdır? Örneğin faşist köşe yazarı bir oy kullanırsa, gazetenin patronu kaç oy atmalıdır?
Şu anda ekmeği yenilen patronun oyu bir oy sayılırsa, "beni transfer et" diye neredeyse yalvarılan patron sekiz oy mu vermelidir? Vurdumduymazlık edip yazarı almamakta direnirse oyu üçe düşürülsün, aklı başına gelsin!
Bence siyasi eğilimlere göre bir tabakalaşmaya gidelim: AKP'ye verilecek oylar yarım sayılsın, CHP'ye verilen oylar üçle çarpılsın!... Başka türlü iktidara geleceği yok da, o bakımdan yani.
Tartışın, tartışın, heyecanlı oluyor...