Mustafa Taha Dağlı

Mustafa Taha Dağlı

18 Şubat 2013, Pazartesi

Filistinli esirler açlık grevinde

İŞKENCE, ORGAN TİCARETİ, SONSUZ KEZ UZATILAN GÖZ ALTI KARARLARI
İsrail cezaevlerinde tutulan yaklaşık 5 bin Filistinli esir var. Bu esirler, işkenceden organ ticaretine kadar bir çok insanlık dışı uygulamanın hedefi. Aileleri ile görüştürülmüyorlar, yargı önüne çıkarılmıyorlar. Seslerini duyurabilmek için yapabildikleri tek şey açlık grevi. Öncelikli istekleri ise bir an önce mahkeme önüne çıkarılıp yargılanmak.

TARİHİ ESİR TAKASI
Ekim 2011'de İsrail ile Hamas tarihi bir anlaşmaya vardı. Hamas, yıllar önce Gazze sınırında kaçırdığı İsrail askeri Gilad Şalit'i serbest bıraktı buna karşılık 1027 Filistinli esir özgürlüğüne kavuştu. Ancak İsrail Filistinli esirlerin çoğunu evleri yerine sürgüne gönderdi. Katar, Mısır, Suriye, Ürdün ve Türkiye'ye 100'ün üzerinde esir gönderildi. Geri kalan esirler Filistin'de kaldı ancak farklı bölgelere gönderildi. Mesela evi ve ailesi Batı Şeria'da olan El Fetih üyesi esirler, Gazze'ye; yine evi ve ailesi Gazze'de olan Hamaslı esirler ise Batı Şeria'ya sürgün edildi. Kısacası özgürlüklerine kavuşan Filistinliler bu kez evleriyle ve aileleriyle görüşme fırsatı bulamadı.

MUSA AKKAR 20 YIL İSRAİL CEZAEVİNDE KALDI
"-Adım MUSA AKKARİ. 21 yaşında cezaevine girdim. 20 yıl hapis yattım. Ömrümün yarısı cezaevinde geçti. Biz islami hareketin lideri Şeyh Ahmet Yasin'in yanında yer alıyorduk. İsrail işgaline karşı yapılan bir gösteri sırasında tutuklandım. Allah kimseyi İsrail cezaevlerine düşürmesin. Orada yaşamak gerçekten çok zor. Tutuklandığım zaman ilk 6 ay şiddete maruz kaldım. Sürekli dayak yedim. Vücudumda sürekli yaralar oluşuyordu. Bazen öldüresiye kadar işkence ediyorlardı. Tam canım çıktı derken işkenceye ara veriyorlar, ölmeme müsaade etmiyorlardı. Askerler bize işkence yapmaktan zevk duyuyordu. Bir keresinde beni sandalyeyle dövdüler tam 15 gün sonra kendime gelebilmiştim. Sadece bana karşı değil cezaevindeki tüm esirlere yapılan muamele böyleydi. Kadın erkek ya da çocuk ayrımı yapılmazdı. Herkes şiddete maruz kalırdı. Haftalarca uykusuz bıraktık, ilk 6 ay benim için çok zor geçti. O zaman israil parlamentosu özel bir karar alarak, sokaktaki Filistinli gençlerin tutuklanmasına karar vermişti. İntifada dönemiydi, sokaklar çok hareketliydi. Çoluk çocuk yüzlerce kişi tutuklandı. Ben de böyle bir çatışma sırasında tutuklandım.

"İSRAİL CEZAEVLERİNDE ORGAN TİCARETİ YAPILIYOR"
Filistinli esir Musa Akkari, cezaevinde geçirdiği 20 yıl içerisinde tanık olduğu organ ticareti skandalını anlattı.
"-Cezaevindeyken aniden içeri bir asker gelip, bizlerden birini alıp götürüyordu. Giden arkadaşımız döndüğünde yaralı olarak geliyordu. Bazılarımız durduk yerde hastaneye götürülüyorduk. Geldiklerinde hepsinin halsiz ve bitkin olduğunu görüyorduk. Benim bizzat şahit olduğum bir arkadaşım vardı. Ayağından yaralıydı hastaneye götürüldü tedavisi tam 6 ay sürdü, geldiğinde karnında dikiş izleri olduğunu gördük. Karnını açıp, organlarından bazılarını almışlardı. Sonra sonra bu olaylar çoğalmaya başladı. İsrail askerleri cezaevlerindeki esirlerin organlarını çalıyordu, ölenlerin cesetlerinden de organ çalınıyordu. Bunu zamanla anladık. Organı çalınan arkadaşımız bundan habersiz oluyordu, narkozla bayıltılıyor, gözünü açtığı zaman hiçbir sorusuna cevap verilmiyordu. Mesela Şeyh Muhammed Ebu Rıdvan ve Ebu İsmail adlı ağabeylerimiz öldürüldü, cesetleri açılarak organları çalındı. Bunu cezaevindeki herkes biliyordu".

AİLELERİYLE GÖRÜŞTÜRÜLMÜYORLAR
Akkari, İsrail'in esirleri aileleriyle görüştürmediğini de anlattı:
"İsrail esirlerin dünyayla bağlantısını keser. Knessetten çıkardıkları bir kararla esirlerin ziyaret edilmesini yasakladılar. Şu an cezaevlerinde 5 bin esir var, bu esirlerden 500'ü 6 yıldır hiç kimseyle görüştürülmedi. İçerdeki şartlar Filistinli esirleri açlık grevine zorluyor. Bunun son örneğini Hena Şelebi kardeşimizde gördük, 42 gün süren açlık grevine gitti ve sonunda çok şükür serbest bırakıldı".

FAHED ŞALLUDİ 18 YIL İSRAİL CEZAEVLERİNDE YATTI
" -Adım FAHED ŞALLUDİ. Kudüslüyüm. İsrail cezaevlerine son olarak 1993 yılında girdim. Hamas'ın silahlı kanadı İzzettin Kassam Tugaylarına yönelik saldırılar sırasında hapse girmiştim. Toplam 23 yıl yattım. Allahın yardımıyla geçtiğimiz yılın sonlarına doğru hapisten çıktım. Cezaevi günlerimi anlatmak istiyorum. Bizi içeri aldıklarında bir çok aramadan geçirdiler. Her aşamada işkence uyguladılar. Özetle şudur ki, cezaevlerinde bizim başımızda duran askerlere insan denemez. İsrail'de asker her şeyin üstündedir. Asker istediğini yapar kimse ses çıkaramaz, kimse onlara karışamaz. Bunun için İsrail askerleri, kadın çocuk ayrımı yapmadan öldürüyorlar. Dışarda durum böyle, cezaevinde de farkı yok. Sen alimsin, cahilsin, kadınsın, çocuksun onlar için hiçbir şekilde fark etmez. İçeri girdiğiniz an her şeyle bağlantınız kesiliyor. Eşiniz, anneniz ya da bir yakınınız gelip sizi sorsa hiçbir yerde bulamaz. Yattığınız hapisane bilinse bile görüşme izni kesinlikle verilmez. Kaldığım bir cezaevini anlatayım. Etrafımız ince tahtalardan yaptıkları duvarlarla çevriliydi. El halil kenti yakınlarındaki bir yerdeydi. Üstü açık güneşin altındaydı. Altımız ise topraktı. Burada bizi güneşin altında her gün 8 saat kıpırdatmadan bekletiyorlardı. Biraz fazla sesiniz çıksa bir asker gelip, sizi boş bir odaya kapatıyor sonra hücreye gaz veriyordu. Küçücük odada gaz verip, işkence uyguluyorlardı. Karşı çıkanların üzerine ateş açılıyordu, ölenler oluyordu. Biz bu hücrelerde günlerce uykusuz bırakılıyorduk. Saat başı yoklama yapıyorlardı. Askerlerin çoğu aynı zamanda tıp eğitimi alıyorlardı, öldüresiye işkence yapıyorlar ama ölmemize müsade etmiyorlardı. Tam ölecekken bunu anlıyor ve işkenceye ara veriyorlardı. Zaten çoğumuz hastanelik oluyorduk. Tek tek hastaneye götürüyorlardı. Doktor bize bir bakıyor şimdi git sonra gel diyordu. Neredeyse ölecek durumda oluyorduk ama doktorlar oyalıyordu. Sonra gel dediği 10 günü buluyordu. Tekrar gidiyorduk doktorun karşısına. Bir ilaç yazıyordu. Bunu günde 3 kere kullan diyordu ama o ilacın ne olduğunu bilmiyorduk. Koğuşa döndüğümüzde revirin doktoru geliyor, hastanedeki doktorun verdiği ilacın çok zararlı olduğunu söyleyip, kesinlikle kullanma diyordu. Bu tür psikolojik işkence karşısında kendi kendimize iyileşiyorduk aksi taktirde insan aklını kaybeder".

İŞKENCEDEN ÖLENLERİ ANLATTI
-Kesinlikle çok oldu. Bir arkadaşım 25 yıl hapisanede kaldı. Çıkmasına 4 ay kala kalbinde delik olduğunu söylediler. Bu arkadaş daha önce de bir kaç hastaneye yatmıştı. 55 yaşlarındaydı. Hastanede tedavi edilirken ihmalden öldü. Onun gibi İsmail, Ebu Hasen, Ebu Rıdvan adlı arkadaşlarımız da tedavi sırasında öldüler.Bunların yanında cezaevindeyken esirlerin üzerine keyfi ateş açıyorlardı. Bizim koğuşta bulunan Muhammet Eşgar adlı bir arkadaşımız vurularak şehit edildi. Üzerine ateş ettiler, Muhammet kanlar içinde yere yığıldı, yerde can çekişti, son nefesini verene kadar ambülans çağrılmadı. Hapisanedeki askerlerin başında İshak Gabbay adlı bir komutan vardı. Emirleri o veriyordu. Bize ateş açıldığında gülerdi. Kahkaha atardı. Vurulan esirler yerde can çekişirken, o komutan askerlerle birlikte çak yapar, eğlenirdi".

FİLİSTİNLİ ESİRLERİN EN BÜYÜK SORUNU GÖZ ALTI KARARLARI
İsrail cezaevlerindeki Filistinli esirlerin bir çok sorunu var. İşkenceye uğrayan esirler bulunuyor. Hatta yıllarını İsrail cezaevlerinde geçiren bazı esirlerin serbest kaldıktan sonra anlattıklarına göre içerde organ ticareti bile yapılıyor. Esirler aileleriyle görüştürülmüyor. Mesela bir çok Filistinli aile, yakınlarının göz altına alındıktan sonra akıbetini öğrenemiyor, hangi cezaevinde kaldığını bile bilmiyor. Esirlerin çoğu ancak avukatları aracılığıyla dışardaki aileleriyle haberleşebiliyor.
Ancak en ciddi problem göz altı süreleri. Çünkü İsrail, her hangi bir nedenden dolayı göz altına aldığı Filistinli esirleri hapse attıktan sonra yargı önüne kolay kolay çıkarmıyor. Esirlerin göz altı süreleri 6 ay sürüyor ve bu 6 aylık süre sonsuz kez uzatılabiliyor. Yıllarca hiç yargı önüne çıkarılmayan, kendisini savunamayan sadece ordu kararıyla hapiste tutulan yüzlerce esir var.

KADIN ESİR HENA ŞELEBİ
Filistinli esirlerin en büyük sorunu yargı önüne çıkamamak. Bunu protesto eden esirlerden yaklaşık 2 bini geçtiğimiz yıl açlık grevine gitti. İçlerinde 70 gün ağzına lokma koymayanlar oldu. Geçen yılki açlık grevlerinin sembollerinden biri kadın esir Hena Şelebi'ydi. Şelebi, günler süren açlık grevinin ardından cezaevinden tahliye edildi. Sedyenin üzerinde ambülansla çıkarıldığı cezaevinden evinin yolunu tuttu.
14 Mayıs'ta İsrail yönetimi, Filistinli esirlerin şartlarını kabul ettiğini duyurdu ve açlık grevleri sona erdirildi. Ancak İsrail cezaevlerindeki insanlık dışı uygulamaların sonu gelmedi. Yerine getirilmeyen şartlar nedeniyle açlık grevleri yeniden başladı.

SAMİR İSAVİ 210 GÜNDÜR EYLEM YAPIYOR
Samir İsavi, Gilad Şalit'e karşılık serbest bırakılan 1027 esirden biriydi. Kudüs'ü izinsiz terk ettiği gerekçesiyle 2011 Ekim ayında çıktığı cezaevine kısa bir süre sonra yeniden döndü. Şartlı tahliye kurallarını çiğnediği gerekçesiyle tekrar cezaevine konulan esir açlık grevinde 200 günü geride bıraktı.
İsavi için sadece Filistin'den değil dünyanın bir çok ülkesinden destek kampanyaları başlatıldı. Facebook sayfaları açıldı. İsrail açlık grevindeki esiri yargılamadı, hatta grevinin 80. Gününde Kudüs'te duruşmaya getirildi, tekerlekli sandalyesinde ailesiyle görüşmek isteyince, polisler tarafından tartaklandı.
Şu an 49 kilograma kadar düşen Samir İsavi ölümle burun buruna. Açlık grevleri sırasında sıvıyla beslenen esirlerden biri olan İsavi, böbrek yetmezliği çekiyor ayrıca kasları ve sinirleri ile bir çok organı tahrip olmuş durumda.
İsavi'nin dışında Eymen Şeravne 144, Cafer İzzeddin ve Tarık Kadan 82 günden beri İsrail hapishanelerindeki kötü şartları protesto ederek açlık grevi yapıyor.

SON DAKİKA