Seçimlere az kaldı. Her yerde ve herkeste bir "ne olacak?" merakı var. İstikrarın hissedildiği ve kararlılıkla atılan adımların devam etmesine herkesin ihtiyacı var. İstikrarı ve ülkenin refahını isteyen ama bunları getirenlere muhalif olanlar ise ayrı bir tartışma konusu.
Bu günlerde hükümete muhalif çevreler travmatik bir dönem yaşıyor. Siyaset yapmayı ve muhalefeti "anti-Erdoğanizm" yapmak zanneden ve belki de başka bir yöntem bilmeyen travmatik bir güruh tek çatı altında buluşup bizim yörelerin tabiriyle her teklife ve ülke yararına yapılan her şeye "istemezük" diye diye ortalıkta dolanıyor.
Kah alttan alta ihanetleriyle ülkeyi karıştırıp sonra banka önlerinde cevşen okuyup mağduru oynayanlar, kah askerlerimizi şehit edip kamerayı görünce çiçekli pazen eteklerini çıkarıp sevgi pıtırcıklığı yapan teröristler, kah kitlesine miting meydanlarında terörü savunup ,onları kışkırtıp batıya dönünce hafıza kaybı yaşayan şapşikyanlar, kah tabanındaki cengaver ülkücüleri zerre takmayan püskevitçiler, kah geçmişte partisinin dinsizliği ilke edinen yönetim biçimi hatırlatıldığında Alzheimer oluverenler… Herkes histerik bir döneme girmiş, akıl ve mantık dışı algı oyunları içinde sağa-sola koşturan çocuk akıllı dalkavuklar gibiler. Ülkemizin üzerinde dış mihrakların dehşetli planlarına olan desteklerinde öyle bir yarışa giriyorlar ki aralarındaki işbirliği bazen rekabete dönüşüyor.
Kürt seçmen her şeyin farkında
Cumhuriyet tarihinin en büyük Kürt reformlarını yapan, Kürt halkına insani ve demokratik haklarını veren veya bütün iyi niyetiyle vermeye çalışan ve Kürt halkı için açılım sürecini tüm baskılara rağmen devam ettiren Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı HDP'nin ''seni başkan yaptırtmayacağız '' diyerek PKK'nın sözcülüğüne soyunması ve terörü tırmandırarak açılım sürecini buharlaştırması Kürt halkına yapılabilecek en büyük düşmanlıktı. Zaten HDP'li belediyelerin bölge halkının hayatını cehenneme çevirdikleri gerçeğini bilmeyen yok. Kürt seçmen de bütün Türkiye halkı gibi artık huzur istiyor. Kendini yönetecek-temsil edecek kişileri gerçekten kendisi seçmek, PKK tarafından tehdit edilmeden ve ölüm korkusu yaşamadan oy kullanmak istiyor. En azından evladının zorla dağa çıkarılmamasını, dükkanının haraç almaya gelen teröristlerce dağıtılmamasını, hayvanlarının zorla elinden alınmamasını, kadınlarının namusunu koruyabilmeyi istiyor. Şehit haberleri ile yürekler parça parça olurken ve bu işin faili apaçık PKK iken muhalif medyanın ve frenkmeşrep artist taifesinin komik içtihadı olan şehitlerin sorumlusunun Erdoğan olduğu komedyasına artık Kürtler bile inanmıyor. Aşiretler birleşip PKK ya karşı bir araya geliyorlar. Kürt gençleri ekranlara çıkıp veya sosyal medya aracılığı ile onları temsil edenin PKK veya HDP olmadığını haykırıyorlar. Ne PKK 'nın ne de HDP 'nin Kürtleri temsil etmediğini ya da haklarını savunmadığını , tam tersi Kürtleri sömürmeye çalıştığını ferasetli Kürtler artık biliyor.
Öyle ya düşünün bir kere, kendini büyük zanneden ama soyunun tükenmek üzere olduğunun farkında olan cılız ejderhalar hükmünde kompleksli birer canavar gibi olan HDP ve PKK 'nın doymak bilmez hırslarını yakinen gördük. Emanet falan demeden topladıkları Nişantaşı oylarını nasıl da terörün dozunu arttırarak ortalığa saçtıklarını hep beraber müşahede ettik. İnsafı olan herkes HDP ile PKK 'nın aslında kan kardeşi olduğunun farkına vardı. Üstelik tam da bu iğrenç kardeşler pençelerini ülkemize geçirmek üzere açtıkları bir zamanda en beklemedikleri yerden yani güya temsil ettikleri Kürtlerden bile darbe yediler.
Peki paraleller ne durumda?
Öte yandan paralel yapının tabanındaki , "Kıtmir duasıyla" sihir altına alınamamış bir kısım ferasetli insanın da senelerce destekledikleri gazetenin ve televizyonun HDP yandaşı olmayı bırak Selahattin Demirtaş'ı üstüne bir de övüp halk insanı gibi gösterip cemaate sevdirmeye çalışmasına ;" Bu kadar da olmaz" diyerek uyanmaları ve yeni seçimlerde HDP' ye oy vermekten vaz geçmeleri de HDP 'ye ayrı bir şok olarak geliyor sağdan sağdan.
CHP ' nin durumu
CHP'nin zaten seçimi kazanmak gibi bir derdi yok. Ülke yararına olacak her şeye "hayır " demekten başka bir icraatları da yok. CHP'li belediyelerin belediye hizmetlerinde sınıfta kaldıklarını Sağır Sultan bile duydu. Zaten modern Türkiye'yi küresel arenada söz sahibi yapacak misyon ve vizyon sahibi bir liderleri de yok. CHP'yi Türkiye Halkı geçmişteki icraatlarından çok iyi tanıdığı için özgür iradesiyle bir daha iktidara getirmeyecektir. CHP, aristokrat bir kesim insanın "yeter ki dindar olmasın ne olursa olsun" mantığı ile oy vermeye kendini mecbur hissettiği bir taassup partisinden ileriye geçemez.
MHP yerinde sayıyor
MHP desen, menfi olan ve dini içinde "–mış gibi" barındıran bir milliyetçilik fikriyle birleştiricilikten ve uzlaşmacı olmaktan çıkmış bir oluşum olmaktan bir adım öteye gidemedi. Artık ülkücüler de MHP 'yi benimsemiyor. Birer birer veya toplu halde "MHP bizi temsil edemez" şeklinde beyanlarda bulunuyorlar.
Sonuç olarak Türkiye halkı, hususiyetle feraseti yerinde ve beyni TV 'deki gündüz programlarıyla veya STV dizileriyle sulanmamış aklı başında olan herkes bu seçimlerde 13 senedir bu ülkenin nerelerden nerelere getirildiğinin farkında. Bu ülkede, bu ülkenin gerçekten hayrına işler yapanın kimler olduğunun idrakinde. Hayatında özel hastane görmemiş veya devlet hastanelerinde pislik çukurlarında mahşer meydanı gibi bir sırayı 8 saatlik mücadeleden sonra aşıp muayene olabilen, çeşmesinden su yerine böcekli çamur akan ve "sular gelmiş" diye buna sevinmek zorunda kalan, tüp ve yağ kuyruklarından bunalan bu ülke insanı artık geçmişteki rezil günlere dönmek istemiyor. Ülkenin bebek katili HDP 'nin veya Vandalizm meraklısı sokak eşkıyalarının veya kumarbaz abilerin (!) idaresine geçmiş olan bir takım işbirlikçilerin ülke yönetimine geçmesini istemiyor. Muhalif medya, olanları ve halkın düşüncelerini kendi kafasına göre yansıta dursun halk her şeyin farkında artık.