Milletvekillerini tekme tokat dövüyor, tükürüyor, ağır hakaretler savuruyorlardı. Asker kökenli CHP milletvekilleri de üniformalarını giyip dayak yememizi izlemeye geliyordu. Selim Soley diye CHP'li bir milletvekili subay üniforması içinde Harp Okulu öğrencileri arasına karışmış, dayak yememizi izliyordu.
Demokrat Parti milletvekili Abdulmelik Fırat'ın 2008 yılında Aktüel dergisine verdiği röportajdan bir alıntıydı bu cümleler. 27 Mayıs'ın siyasi atmosferini anlamamızı sağlayan kıymetli bir özet veriyor Fırat bize.
Ancak görünüşe göre, CHP'liler sadece DP'li milletvekillerinin dayak yemelerini izlememiş darbenin planlarından da haberdar olmuşlar. CIA'nın geçtiğimiz aylarda açtığı arşivinde, 30 Mayıs 1960 tarihli bir belge bu anlamda dikkat çeken bilgilere sahip. "Cumhuriyet Halk Partisi'nin önde gelen liderleri, darbe planlarının farkındaydılar."
15 Temmuz gecesi, Atatürk Havalimanı'ndaki tanklar kaldırıldıktan sonra kontrollü bir şekilde geçen, bir evde saklanan ve buna rağmen her konuşmasında, 15 Temmuz kontrollü bir darbe girişimidir sözleriyle adeta darbecilerin dilini kullanan CHP'nin 27 Mayıs'taki rolü ve duruşu da böyleydi.
Abdulmelik Fırat'ın röportajında dikkat çeken başka bir konu da darbeye karşı direnmeyle ilgili Demokrat Partili milletvekillerinin aralarında geçen konuşmalardı. 15 Temmuz'da halkıyla, Cumhurbaşkanıyla, siyasetçisiyle darbeye direnen bir ülkenin 27 Mayıs'taki durumu gerçekten üzüntü verici. Fırat'tan aynen aktarıyorum.
Fatin Rüştü Zorlu ve Adnan Menderes ile idam edilen Hasan Polatkan darbeden hemen sonra şunları söyledi: "Ah kardeşim, bizi armut gibi topladılar" dedi. Hakikaten doğru dürüst bir mukavemet olsaydı kolay darbe yapamazlardı. Çarpıcı bir örnek vereyim Meclis'teki nöbetçi erlerden biri Malazgirtliydi. Tüfeğini doğrultarak Harp Okulu öğrencilerini Meclis'e sokmadı. 15-20 dakika uğraşıyorlar, o eri aşıp giremiyorlar. Sonra gidip komutanı yüzbaşıyı buluyorlar. O geliyor "Bunlar bizden" deyince bırakıyor. Ağrı Milletvekili Halis Öztürk de "Bilseydim iki, üç bin kişiyi Ankara'ya yığar, darbeyi engellerdim" diyordu.
Bu yaşananları okuduktan sonra, 15 Temmuz'da tankların altına yatan, kurşunların önüne çıkan, şehit olan, gazi olan, günlerce sokaklarda nöbet tutan halkın; özel yetiştirilmiş ekibin suikast girişiminden tüm ailesiyle birlikte dakikalar farkla kurtulan, "biz ölümüne ölümüne diyen", uçağını darbenin tam merkezine İstanbul havaalanına indiren Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve teröristlerin uçaklarla doğrudan hedef aldıkları bombalar altında can pazarında onurluca duran Meclis'teki Milletvekillerinin gösterdikleri direnişi tarih hiç bir zaman unutmayacak.
Bu kez direndik ve darbeciler değil, biz kazandık.