Tek parti dönemi Ankara valisi Tandoğan'ın şu sözleri ünlüdür: "Bu ülkeye komünizm gelecekse onu biz getiririz…" Talep edilmesinden nefret eden, verme ve takdir üzerine kurulu siyaset… İmha mantığını yöntem sanan zihniyet... Dün de vardı, bugün de var…
Geleneksel olarak insana, yerel inisiyatife, katılıma yer vermeyen, bu anlamda demokrasiyi marjinalize eden bir "modernlik" anlayışımız var.
İlginçtir; toplum değiştikçe, istekleri, talepleri çeşitlendikçe, siyasi sorunları arttıkça bu anlayışa daha çok sarılabiliyoruz.
Bu anlayışı hemen her köşede, hemen her siyasi eğilim içinde, üniversite aktöründen medya aktörüne kadar tüm kanallardan, bıkmadan usanmadan yeniden üretiyoruz. Demokrasiyi, kavramları, ilkeleri bu geleneğe uygun olarak yorumluyor, işlevselleştiriyoruz.
Bu gelenek aslında kamu otoritesinin ekonomik, sosyal, kültürel her girişimi, asayiş tedbirlerinin lojistik desteği olarak görmesini ve uygulamasını ifade eder. Bu bakış, sorun çözememesi bir yana; verili, tabii dengeleri bile bozan bir anlayıştır.
Tarihimiz, bazıları bugün itibariyle gülümseten gülünç ve geride kalmış görünen, aslında son derece ciddi ve daha sofistike hale gelerek süreklilik taşıyan bu insani yüzlü otoriter gelenekle ilgili yüzlerce örnekle doludur. Üniversitede ders verdiğim yıllarda bu örneklerden birisi benim favori sınav sorum olmuştu. Bir resmi metin verir, öğrencilerden yorumlamasını isterdim.
Yine yapalım…
Tarih 16 Ocak 1937…
Bu tarihte, Dahiliye Vekili ve CHP Genel Sekreteri Şükrü Kaya imzasıyla, CHP Halkevi başkanlarına ve genel müfettişlere 935 sayılı bir yazı gönderilir. Yazıda Şükrü Kaya şunları söylemektedir: "İstanbul'da sırt hamallarından bir yurttaşın, yükünün ağırlığı altında öldüğünü büyük bir teessürle haber aldım. Sırt hamallığı meselesi, aşağıda sureti bağlı 4.4.1936 tarihli 117/50 numaralı tamimle ne yapılmak lazım geldiği bildirilmişti. Türkiye'de birçok şehirler tedbirler bularak bu sefil manzaranın ortadan kalktığını, hazin facialara meydan verilmediğini memnuniyetle görmektedir. İstanbul'daki acı hadise gösteriyor ki memleketin bazı yerlerinde hâlâ bu kötü itiyat devam etmektedir. Tarihi, numarası yukarıda yazılı emir dairesinde tedbir alarak sırt hamallığının ortadan kaldırılmasını tekrar rica ederim… Bir de şehirlerde yoğurtçu, sucu, sefertası ile yemek taşıyan bazı kimseleri omuzlarında iki tarafta eşya asılı uzun sırıklarla geleni geçeni rahatsız ettikleri ve yollarda gelip gitmenin intizamını bozduklarından şikâyet olunuyor. Birçok vatandaşlardan alınan bu şikâyet çok haklı ve yerindedir. Mevzuunun derhal kaldırılmasını ve icraatı havi cevabınızı rica ederim..." Gelelim yanıtına yoruma bu metnin ya da sorunun… Verili ve hala izlerini taşıdığımız bir zihniyetin altını çizmiyor mu bu örnek? Kamusal alan tartışmalarından devletçi-ataerkil siyasi kültüre, kimi sorunları çözmek için önerilen yöntem ve yolların tam öbeğine oturmuyor mu? Bu yöntem ve yol, sorunu çözmek için sorun alanını tümüyle imha etmek mantığı üzerine kurulu deil midir?
İdam cezası, sorun-ceza ilişkisi, asayişçi mantık bugünün örnekleridir. Dönelim resmi yazıya… Dönemin Dahiliye Vekili, ilk bakışta insani ve gerekli olandan, toplum kamu yararından, rasyonelden ve devlete düşenden yola çıkıyor.
Ve tedbir üzerine tedbir buyuruyor.
Tedbirler pozitif değil, negatif; düzenleyici değil, yasaklayıcı...
Şükrü Kaya, toplumsal işbölümünü kötü alışkanlık olarak görüyor ve çözüm olarak meslek dalını ortadan kaldırmayı öneriyor. "Kaldırımlarda yürüyüş intizamı" derken, kimlerin "görünebilir", kimlerin "görünemez" olduğunu tanımlıyor. Kamusal alanda "görünebilirlik - görünemezlik"; toplumsal olana müdahale, "ortadan kaldırarak" sorun çözdüğünü sanma, istenmeyen her gelişmenin bir asayiş sorununa indirgenmesi,
bunlar bugünün de sorunları değil mi? İlişki hep aynı. "İntizam", yine insandan önde geliyor; "nizam", talebe rağmen sağlanmaya çalışılıyor...
Tek parti dönemi Ankara valisi Tandoğan'ın şu sözleri ünlüdür: "Bu ülkeye komünizm gelecekse onu biz getiririz…" Talep edilmesinden nefret eden, verme ve takdir üzerine kurulu siyaset…
İmha mantığını yöntem sanan zihniyet...
Dün de vardı, bugün de var…
İdam, Kürt sorunu, asayiş güzellemesi, ataerkil siyaset vs,vs…