Dün sadece Ankara ile PKK arasındaki "resmi olmayan iletişim" açısından değil, "partiler arası siyaset" açısından da önemli bir olay meydana geldi:
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ile bazı PKK yöneticileri arasında, "Koordinatör ülke temsilcisinin" gözetiminde yürütülen görüşmeler, PKK yanlısı Dicle Haber Ajansı aracılığıyla kamuoyuna yansıtıldı.
"Görüşmelerin İçyüzü Erdoğan'ı Yakacak" başlıklı haber... İlk bakışta görüşmeler PKK aracılığıyla servis edilmiş izlenimi veriyordu:
Kırmızı, sarı ve yeşil renklerden oluşan fonun üzerine yazılan ibarelerde, Ankara, barış sürecini baltalamakla suçlanıyordu.
***
Mesaja bu haliyle bakanlar... "
Hükümet, PKK'ya karşı sert tedbirler alıyor... PKK da barışı asıl engelleyenin Hükümet olduğunu vurgulayarak kendini savunuyor" diyebilirdi...
Ama kısa bir süre sonra Dicle Haber Ajansı,
"
Bu haber bizim değil, dışarıdan yüklenmiş" diye açıklama yaptı.
Bunun üzerine PKK'nın uzantısı olan
Fırat Haber Ajansı ses kaydını kendi sitesinden kaldırdı.
Ancak ses kaydını yükleyenler, internet çağının özelliğini gayet iyi biliyorlardı: Kayıt bir siteden diğerine atlayarak çoktan yayılmıştı.
Dicle ve Fırat ajanslarının haberi reddetmeleri, "siyasi tavır" açısından önemliydi: "
Ana akım PKK" görüşmelerin kamuoyuna yansımasından rahatsız olmuştu.
***
Başbakan
Erdoğan'ın, tam da bazı
Ortadoğu ülkelerini ziyaret ederek, bölgede adeta gövde gösterisi yaptığı şu günlerde, böyle bir kaydın kamuoyuna duyurulması çok manidardı.
Ses kaydı birilerine vururken, birilerinin eline koz veriyordu:
Vurdukları: 1) Başbakan
Erdoğan, Hükümet (bilhassa Açılımı yöneten
Beşir Atalay) ve AK Parti...
2) Görüşme sırasında Müsteşar Yardımcısı olan, bugünkü MİT Müsteşarı
Hakan Fidan...
3) PKK adına görüşen
Sabri Ok,
Mustafa Karasu...
Eline koz verdikleri: 1) Başta
CHP ve
MHP olmak üzere muhalefet partileri...
2) Vesayetçi- Ergenekoncu zihniyet...
3) Hakan Fidan ve ekibinin ayağını kaydırmak isteyenler...
4) PKK'nın, savaşı sürdürmek isteyen
şahin kesimi...
***
Belki hatırlarsınız: Geçenlerde "iki başlı" devletten, "tek başlı" devlete geçişi anlatan bir yazı yazmıştım.
Türkiye siyaseti üzerinde fırıldak çevirmek isteyen iç ve dış aktörler, şimdiye kadar bu iki başı birbirine karşı kullanıyordu.
Yani en basit ifadesiyle, hükümetin icraatından hoşlanmayanlar askere koşuyordu.
Devletin iki başlılıktan kurtulup, tek bir büyük piramit haline gelmesi ise fırıldakçıları zora sokacaktı: Çünkü artık Genelkurmay Başkanı'nı kışkırtarak Hükümet'i korkutmak mümkün olmayacaktı.
***
Ancak siyasette oyun tükenmez.
MİT-PKK görüşmelerinin ses kaydını piyasaya sürenler, hem CHP'nin, hem de MHP'nin eline arayıp da bulamadıkları bir koz vermiş oldu: Köpürt köpürtebildiğin kadar!
Sadece Türkiye'de değil, bu tip bir sorun yaşayıp da savaşa son vermek isteyen tüm hükümetlerin en büyük belalısı muhalefet partileridir.
Muhalefet partileri, kendi güçlerini artırmak, "
Vay sen nasıl olur da teröristlerle masaya oturursun" diye vaveylayı koparır.
Bu durum bilindiği için kayıtta,
İngilizce konuşan "Koordinatör ülke temsilcisi", CHP ve MHP bu görüşmeleri öğrenirse neler olacağını soruyor; Hükümet'in ve MİT'in risk aldığını belirtiyor.
***
Özetle... Ses kaydı, "
Madem ki askeri kışkırtamıyoruz, biz de muhalefeti Başbakan Erdoğan'ın üstüne salarız" diyenler tarafından servis edildi.
Kimin işine yarıyor?
1) Dıştaki
olağan şüpheli elbette İsrail...
2) İçteki şüpheli ise askeri vesayet rejimini sürdürmek isteyen
Ergenekoncu zihniyet.
3) Ayrıca PKK'nın savaşı sürdürmesini isteyen tüm aktörler bundan yararlanacaktır.
Ne yapılmalı? Bence utanılacak bir şey yok. Hükümet sanki böyle bir kayıt servis edilmemiş gibi yapacağını yapmalı. Aksi halde tuzağa düşmüş olur.