Devlet adını verdiğimiz büyük organizasyon içindeki çelişkiler, dengesizlikler, adaletsizlikler ve hatta saçmalıklar saymakla bitmez.
İşte size harika bir örnek:
Yargıtay'ın kararına göre, trafik suçu işleyen hâkim ve savcılara cezayı trafik polisi kesemiyor! Evet aynen öyle...
Mesela bir savcı, yolu boş buluyor, şeytan dürtüyor, gaza basıyor da basıyor... Derken savcımız radara yakalanıyor... Hız sınırını epey aşmış... Her şey kabak gibi ortada... Bilmem ne kadar para cezası vermesi gerek savcının...
Değil mi?
Hayır değilmiş!
Peki nasılmış? Efendim, hâkim ve savcılar trafik polisinin üstü olarak kabul ediliyormuş... Eee? Alt kademedeki memur, üstüne yani amirine ceza veremezmiş... Sonra? Bu yüzden de trafik polisi savcı ya da hâkime ceza kesemezmiş.
Buyurun, buradan yakın.
Mantığa bakar mısınız?
Saçmalığın dik alası...
Şimdi bana devlet işleyişiyle ilgili sürüyle ıvır zıvırdan söz ederek bu durumun hukuka uygun ve gayet mantıklı olduğunu ispata kalkanlar çıkabilir.
Halbuki ilke basittir: Savcı ya da hâkim, otomobil kullanırken sendenbenden farklı mı? Hayır... Orada, o anda, aracının başındayken, o da herhangi bir vatandaştır.
Sayın savcı, aracını kullanırken savcılık mı yapmakta? Sayın hâkim otomobil sürerken 'hâkimce' mi sürmekte? Yani görevini mi ifa etmekte? Hayır. Sadece bir yerden başka bir yere gitmekte. Diğer milyonlarca insan gibi...
Ve bu arada hata yaparsa... Cezayı kimin kestiğinin ne önemi var?
Mesela şimdilerde trafik ışıklarının bulunduğu yerlere kameralar konuyor. Kırmızıda geçenin fotoğrafı çekiliyor.
Savcı nasıl itiraz edecek? "Efendim ben kameranın üstüyüm, kamera bana ceza kesemez" mi diyecek?
Bırakın Allah'ınızı severseniz!
Böyle saçmalık olmaz.