Altuğ Eti, 33 yıl boyunca faaliyet yürüttüğü Adnan Oktar Örgütü'nün kirli yüzünü anlattı. Eti, 1986'da Galatasaray Lisesi öğrencisiyken, kendisi de 1983-85 yıllarında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğrenciyken örgütlenmeye başlayan Oktar grubuna girdi. Cami sohbetleriyle örgütünü genişletmeye başlayan Oktar'a katılan "ikinci halka liselilerdendi". İşte özetle söyledikleri:
Oktar'ın etrafında 1986'ya kadar olan dönemde 15-20 kişi anca vardı. Nazlı Ilıcak'ın oğlu Mehmet Ali Ilıcak, Kalkavanların çocukları, daha sonra Oktar tarafından "kızıl imam" denilen Caner Taslaman, Serkan Çevik ilk liseliler grubundandı. Ruşen Çakır'ın ve Nazlı Ilıcak'ın yazıları, haberler negatif görünse de Oktar'ın tanınmasında etkili oldu. Oktar'ın çıkış yaptığı dönem, 1980 askeri darbesinin hemen sonrasına denk gelir. Oktar bu ortamdan da faydalandı. Bağdat Caddesi'nde, Etiler'de, Bebek'te 300-400 kişilik, herkesin herkesi tanıdığı gruplar vardı.
Oktar, 2010'da FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in yanına görüşme yapması için birini göndermek istedi ancak bu görüşme o dönem gerçekleşemedi. Ancak öncesinde Oktar FETÖ yöneticilerinden Harun Tokak ile görüşmeler yaptı. Oktar, Gülen'i 'Kahtani' (Mehdi'nin geleceğini haber veren kişi) olarak gördü. Oktar bir dönem Gülen'in kendisine zemin hazırlayan kişi olduğunu ima ediyordu.
'CEZAEVİNDE ANLADIM'
Oktar ve FETÖ gibi örgütlerin amaçlarının topluma iyi anlatılması gerek. Devlet tehlikeyi fark etti ama bu yetmez. Bu kapsamda en çok Diyanet'e görev düşüyor. Cezaevlerinde her örgütten insan var. Benim gördüğüm herkesin örgütlerine bağlılığı sürüyor.
Ben devletin başarılı operasyonu sayesinde kurtulabildim. Oktar ve FETÖ gibi örgütler sadece Türkiye için değil, bütün İslam âlemi ve dünya için önemli tehlikedir. Cezaevindeki süreç benim düşünmemi, değerlendirmemi sağladı. Ama şu an hali hazırda örgüt dağılmış falan değil. 170 kişi içerde yatıyor. Onlara sesleniyorum. Benim örneğim onlar açısından belki uyandırıcı olur. Hepsi devlete teslim olsun.