Pazar sabahları kahvaltı ederken bir yandan da TRT'de yayınlanan kovboy filmlerini izlemek birçoğumuzun çocukluk anılarında vardır eminim. Ben de bu filmleri izleyerek büyüdüğümden olsa gerek, kendimi bildim bileli Kızılderililer'in toprağı Arizona'yı merak etmişimdir. Bu seferki ABD yolculuğumda, çocukluk merakımı giderebilmek için, kısa bir süre de olsa bu muhteşem coğrafyayı keşfetmeye vakit ayırdım ve ayağımın tozuyla da izlenimlerimi sizinle paylaşmak istedim. Arizona, ABD'nin yüzölçümü olarak en büyük altıncı eyaleti. Ünü, toprak yapısından ve belki de rengini bu topraklardan alan Kızılderililer'den geliyor. Kanyonları ve çölleriyle ünlü bu eyalet, adeta bir açık hava müzesi görünümünde. Nehirlerin oluşturduğu dev yarıklara kanyon adı veriliyor. Arizona bölgesinde bulunan pek çok kanyon her yıl milyonlarca turistin ziyaret akınına uğruyor. 1107 kilometre boyunca akan Kolorado nehri ise bu topraklara hem şekil hem de can veriyor. Apache, Hopi ve Navajo gibi Kızılderili kabileleri bu bölgenin yaşamını şekillendiren en önemli özellik. Hepsi Amerikan yaşam tarzını benimsemiş olsalar da bölgedeki etkileri büyük. Bu toprakları gezerken beni en çok etkileyen sanki her dağda, taşta bir Kızılderili gölgesi varmış gibi hissetmem oldu, diyebilirim. Dar ve uzun kanyonlara slot kanyon adı veriliyor. Arizona'da 25 tane slot kanyon var ve en ünlüsü Antilop Kanyonu.
YOLA DÜŞME ZAMANI
Kanyona yolculuğum Türk Hava Yolları'nın Los Angeles'a direkt uçuşuyla başladı. Araba kiralayarak 12 gün boyunca Kaliforniya, Nevada ve Arizona eyaletlerini gezmek istedik. Ama oraya gidince bu kadar kısa sürede bu rotayı gerçekleştiremeyeceğimizi anladık. Mesafeler çok uzun olduğu için, yollarda geçirilen süre çok fazla. Los Angeles'tan Las Vegas'a araba ile yaklaşık beş saat, Las Vegas'tan Grand Kanyon'a da bir o kadar süre gerekiyor. Grand Kanyon'dan Antilop Kanyonu'na ise iki saatlik bir ek yolculuk ile varabiliyorsunuz. Kanyonu ziyaret etmek için en uygunu bence bir gün önceden gidip, kanyonun içinde bulunduğu Page şehrinde kalmak. Küçücük bu şehir bir kültür mozaiği olmuş. Kızılderililer ile Meksikalıları birbirinden ayıramadım.
DEV PORSİYONLAR
Antilop Kanyonu'nu görmek için gelenlerin çoğu bu şehirde konakladığı için, pek çok Meksika lokantası tıka basa dolu. Biz de El Tapatio isimli bir Meksika lokantasında akşam yemeği yedik. Lokanta tamamen el boyaması Meksika desenli masa ve sandalyelerle rengarenkti. Yemekler de, tüm kıtada olduğu gibi dev porsiyonlarla geliyor. Antilop Kanyonu, sanki Kızılderililer'in renkli kültürlerini yansıtmak istercesine toprağını renklendirmiş. Kendini neredeyse toprağın altına gizlemiş ama insanoğlundan saklayamamış. Navajo dilindeki adı "Tse' bighanilini" olan ve "suyun taşların arasından aktığı yer" anlamına gelen kanyon, sel tehlikesi nedeniyle turla gezilmek zorunda. Kanyonu gezerken kendinizi başka bir gezegende gibi hissediyorsunuz. Özellikle fotoğrafçıların çok ilgi gösterdiği kanyon, aşağı ve yukarı olmak üzere iki ayrı ziyaret noktası içeriyor. Önerim gitmişken her ikisini de görmeniz. Aşağı kanyon, daha uzun ve daha derin. Dolayısıyla renkler daha ön plana çıkıyor.
TURLAR REZERVASYONLU
1999 yılında yaşanan sel baskınında kanyonu gezen 11 turist yaşamını yitirmişti. Baskınlar zaman zaman devam ediyor. En son ciddi baskın, 30 Ekim 2006'da 36 saat boyunca gerçekleşmiş ve bu yüzden beş ay kanyon kapatılmış. Ken Tours ve Dixie Tours, Aşağı Antilop Kanyonu (Lower Antelope Canyon) gezdiren iki tur şirketi. Gitmeden çok önce rezervasyon yaptırmanızı tavsiye ederim. Turlar çok hızlı doluyor. Biz, aynı gün içinde iki kanyonu da göreceğimiz için sabah dokuzdaki ilk turu aldık. Girişte, bölgenin sahibi olan aile için kişi başı 8 dolar ücret ödedik. Bunun dışında tur ücretleri, mevsime ve saate göre değişkenlik gösteriyor. Biz 40'ar dolar ödedik. Tur yaklaşık bir saat sürüyor ama başlangıç saatinden en az yarım saat önce tur binasında olmak gerekiyor. Zaten rehberi takip ederek kanyona iniyorsunuz. Aşağı Antilop Kanyonu'na dik merdivenlerden iniyorsunuz. Bazı yerler oldukça dar. Bu yüzden kalp ve tansiyon hastaları ile panik atağı olanlara önerilmiyor. Yukarı kanyona göre daha renkli olduğu için özellikle fotoğrafçılar tarafından daha çok tercih ediliyor. Bizim gittiğimiz dönemde, fotoğraf turları yapılmıyordu, sonrasında yeniden bu turlara açarlar mı emin değilim. Eğer fotoğraf turuna katılmadıysanız, tripod götürmek yasak. Selfie çubuğu kullanımına da izin verilmiyor. Sabah saatlerinde ışık daha iyi olduğu için, turunuzu erken saate almanızı öneririm. Yukarı Antilop Kanyonu için ise tur düzenleyen beş şirket var. Ben fotoğraf turuna katıldım. Yaklaşık iki saat süren bu turlar 130-190 dolar arasında fiyatlandırılıyor. Eğer fotoğraf turu alırsanız, tripod götürmenize izin veriliyor. Hatta bir gereklilik. Diğer turlar ise 60 dolar ve bir saatten biraz fazla sürüyor. Bu turu alırsanız da, ortaya yine harika fotoğraflar çıkıyor. Eşimin, telefonun ayarlarını canlıya getirerek muhteşem fotoğraflar çektiğini söyleyebilirim. Yukarı kanyon, özellikle yaz mevsiminde tam öğle saatinde ortasından geçen ışıkla ünlü. Kış mevsimi olduğu için biz bu ışığı göremedik. Ama Peter Lik'in tam bu saatte çektiği ve Phantom adını verdiği fotoğrafı, 6.5 milyon dolar ile fotoğraf tarihinin en pahalısı olarak tarihe geçmiş.
?HORSESHOE BEND VE POWELL GÖLÜ
harikası var. İşin doğrusu belki de bir hafta ayırmak. Ama aynı gün içinde, aşağı ve yukarı kanyon gezilip, gün batımında Horseshoe Bend'e gidilebilir. Kolorado nehrinin şekillendirdiği bu doğal yapı at nalı şeklinde ve adını buradan alıyor. Powell Gölü ise kanyonların hemen yanıbaşında. Hatta Page şehrinde konakladığınızda bazı oteller göl manzaralı. Gitmişken bu manzaranın da güzelliğini kaçırmayın.
ANTİLOPLAR ÖZGÜRCE DOLAŞIYORDU
Kanyonların kesin olarak kim tarafından ve nasıl bulunduğu bilinmiyor. Ancak uzun zaman önce, antilop sürülerinin Antilop Kanyonu'nda özgürce dolaştığına inanılıyor. Burada yaşayan yerel Navajo halkına göre kanyon ve LeChee bölgesi, sığırların kış aylarında dolaştığı yerler. Eski Navajo halkında, Antilop Kanyonu gibi bir yere girmek ibadet etmekle eş anlamlı. Muhtemelen içeri girmeden önce durup dualarını ediyor ve saygıyla hazırlanıyorlardı. Bu, aynı zamanda, toprak ananın sunduğu nimetlere şükretme ve dua etme ritüeliydi.