Tatil deyince hepimizin aklına farklı konseptler geliyor. Kimi deniz, kum, güneş tatilini seviyor. Bazıları için varsa yoksa kayak... Bir de kültür turlarına çıkanlar, gastronomi için dünyayı dolaşanlar var. Her fırsatta uçağa atlayıp soluğu bir Avrupa kentinde alanların sayısı da hayli yüksek.
Benim favori tatillerim arasında bir de Türkiye'deki büyük şehirleri keşfetmek var. Örneğin arada atlayıp Ankara'ya gitmek, Lugal ya da Sheraton Otel'de kalıp şehri yürüyerek keşfetmek. Antalya'da deniz değil de şehir tatili yapmak, merkezdeki Akra Barut'ta kalıp Tevik Usta senin, Kaleiçi benim gezmek de en sevdiğim tatillerden.
Geçen hafta ise tatil için İzmir'in yolunu tuttum. Yok Alaçatı ya da Kuşadası'na gitmedim. Şehrin keyfini çıkarmaya kararlıydım çünkü.. Yine de bir Pazar akşamüstü balık yemek için Urla'nın yolunu tuttum tabii.
YARIŞ BAHANE ŞEHİR ŞAHANE
Aynı günlerde İzmir, Körfez Festivali'ne ev sahipliği yaptı. Festival kapsamında altı yıl aradan sonra Arkas İzmir Körfez Yarışı düzenlendi. 43 tekne 400'e yakın yarışçıyı ağırladı İzmir Körfezi. Sırf bu yarışı izlemek için bile İzmir'e gitmeye değerdi. "Yarış bahane İzmir şahane" dedim ve Ege'nin en güzel şehirlerinden, binlerce yıllık köklü bir tarihe sahip İzmir'i keşfetmeye başladım.
Kordon boyu: Şehri hiç görmemiş olanlar bile Kordon Boyu'nun methini duymuştur. Bir tarafta İzmir Körfezi, diğer tarafta çimlere uzanan insanlar, parkta yürüyüş yapanlar... Maalesef körfez suyunun rengini 'masmavi' olarak tasvir edemiyorum. Ama temizleme çalışmaları devam ediyor. Balık yemek istiyorsanız Kordon'daki balıkçılardan birine oturabilirsiniz.
Göztepe: Hani şu ateşli taraftar gruplarını sık sık duyduğumuz semt. Karşıyaka'nın tam karşısında. Her daim cıvıl cıvıl ve dolu. Yan yana onlarca kafe, pub ve nargileci var sokaklarda.
Karşıyaka: Taraftar grupları kadar çarşısıyla da ünlü. Karşıyaka Vapur İskelesi'ne yakın olan semtteki çarşıda insan sirkülasyonu günün her saati yoğun oluyor. Çarşıda giyimden gıdaya hatta kuyumculara aradığınız her şeyi bulabilirsiniz. Yoruldunuz mu? Soluklanın çarşı içindeki kafelerden birinde. Ya da girin kitapevlerinden birine, dilediğinizce vakit geçirin.
Bornova, Küçükpark: Ege Üniversitesi öğrencilerinin favori yeri. Adını tam ortada bulunan küçük çocuk parkından alıyor. Öğrencilerin yaşadığı semt de her daim dolu olan mekanlardan biri. "Nereye oturmalıyım?" diye endişe etmenize gerek yok. Kalabalığı takip edin yeter.
Küçükyalı: Günbatımını denize karşı bir terasta yapmak ise arzunuz o halde buyurun Güzelyalı'ya. Sahil şeridi boyunca yan yana dizili kafelerinin hemen hemen hepsinin terasları bulunuyor. Hareketlenmek isteyenler ise soluğu hemen ilerideki yürüyüş parkurunda alıyor.
Kemeraltı: İzmir'in tarihi çarşısı... Gezmek için dar sokaklarında kaybolmak gerekiyor. Yok yok Kemeraltı Çarşısı'nda... Tekstilciler, baharatçılar, kuyumcular ve elbette balıkçılar...
İzmir Doğal Yaşam Parkı: Türkiye'nin en güzeli bana sorarsanız... 425 bin metrekarelik parkta hayvanlar kafeslerde değil, özgürce dolaşıyorlar. Bin 500 hayvan, 3 bin ağaca ev sahipliği yapan parkta çocuklar için özel hazırlanan bölümler de var. Bu bölümde kaplumbağaları, cüce keçileri yakından görebilirsiniz.
Tarihi Asansör
TELEFERİK DE VAR ASANSÖR DE
Kültür Park: Tam bir doğa, spor ve sosyalleşme merkezi. Alsancak'taki parkta spor aktiviteleri yapabilir, parkın içine yayılmış durumda olan heykelleri inceleyebilir ya da çay bahçelerinde mola verebilirsiniz. Kültür Park'a gitmek her daim kendinizi iyi hissetmenize neden oluyor.
Saat Kulesi: Şehre gelen turistlerin mutlaka Saat Kulesi önünde bir fotoğrafları oluyor. Giderseniz siz de bundan mahrum kalmayın. Konak Meydanı'nda yer alan kule, Sultan II. Abdülhamit'in 1901 yılında tahta çıkışının 25. yılını kutlamak üzere Alman İmparatoru II. Wilhelm tarafından hediye edilmiş. İki yanında palmiye ağaçları, arkada Konak Meydanı, oldukça etkileyici bir görüntüsü var saatin.
Agora: İzmir'in tarihine yolculuk yapmak için istikamet Agora. M.S. 2. yüzyılda Roma İmparatoru Marcus Aurelius tarafından kentin sanat, tarih ve politika merkezi olarak inşa ettirilen Agora, 1932 yılında başlayan kazı çalışmalarıyla ortaya çıktı. Yazın sıcak havada burayı gezmek çok zor olabiliyor. Ama bu mevsim tam zamanı.
Tarihi Asansör: Şehri kuşbakışı izlemek için mutlaka uğranması gereken bir durak. 1907 yılında Nesim Levi tarafından inşa edilen asansörün amacı iki semt arasındaki 155 basamaklı ulaşımı kolay hale getirmekti
BİRAZ DA SANAT
Bu hafta İzmir Ekol Sanat Galerisi'nde Mercan Dede'nin Büyülü Çarklar isimli resim sergisinin açılışı gerçekleşti. Herkesin kendisini müzisyen olarak tanımasına karşın aslında müzik eğitimi almayan, resim eğitimi alan sanatçının sergisi 28 Kasım'a kadar gezilebilir.
19 Eylül'de ise Arkas Sanat Merkezi'nde Su Manzaraları seçkisi sergileniyor. Batı resim geleneğinin önemli bir bölümünü oluşturan peyzaj resmine ışık tutan seçkide Eugene Boudin, Francis Picabia gibi önemli ressamların işleri sergileniyor. Sergi 29 Aralık'a kadar pazartesi hariç görülebilir.
Söğüş
TADINA DOYUM OLMAZ
Boyoz yemeden dönmek olmaz. Biraz yağlı ama gelmişiz bir kere İzmir'e kalori hesabı yapacak değiliz. Hem sonraki öğünleri ot ve balıkla geçireceğiz. O halde İzmir tulumu ve katı yumurta ile servis edilen bir boyozlu kahvaltı etmek şart. Alsancak'taki Dostlar Fırını'nda patatesli, çikolatalı gibi farklı çeşitleri de yapılıyor.
Söğüşte sakatatı biliyor musunuz? Kuzunun dil, beyin, yanak bölümleri kıyılıyor ve taze yeşillikler, soğan, domatesle lavaşa sarılıp servis ediliyor. Bunun için en iyi adres Kemeraltı'ndaki Hisarönü Söğüşçüsü.
Balığın favori adresi Alsancak'taki Deniz Restaurant. Müdavimleri arasında sinema, müzik, spor, tiyatro, edebiyat dalında tanınmış ünlüler de var.
Urla'da bir pazar günü balık keyfi yapmadan İzmir'den dönmeyin. Girişteki Sahil Restaurant ve az ilerideki Yengeç favori balıkçılar. Yengeç'teki meze çeşitlerini görünce insan kendini kaybediyor. Üstelik soğuk ve ara sıcaklar için iki ayrı bölümü var. Susamlı patlıcan salatası, ot kavurma, balık yumurtası, lokma... Say say bitmiyor. Tatlı olarak da kazandibi müthiş.
Hazır konu tatlıya gelmişken Reyhan Pastanesi'ni unutmayalım. Krokanlı pastası, cheesecake'li brownisi enfes. Dondurma ve limonatası da bir o kadar iddialı.
Boğaziçi Balık Restaurant ise hem balık hem kebap çeşitlerinin en lezzetlilerini bulabileceğiniz bir başka adres. Fındık lahmacununu özellikle tavsiye ederim.
Cavit'in Yeri ise 'kendin pişir kendin ye' mekanı. Üstelik baca sistemi o kadar başarılı ki içeride duman olmuyor. Buranın en çok atomu (tabii acı sevenler için) ve kasap köftesi meşhur.
Bornova Küçükpark'taki Midyeci Kadir Usta ise midye sevenlerin uğramaları gereken bir adres.
Genelde gece eğlence sonrası kelle paça içmek için Topçu'ya gidiliyor. Ama çöp şişleri de çorbaları kadar başarılı.
Kendi ekmeğini kendi üreten Kumrucu Şevki de İzmir'in simge adreslerinin başında geliyor.