İtalya'ya defalarca gittim ama kalbimi en çok çalan Toskana oldu. Uçsuz bucaksız vadileri, inişli çıkışlı tepeleri, kıvrım kıvrım giden yolların kenarlarına dizilmiş olan kavak ağaçları, sonsuz gibi gözüken vadilerdeki kırmızı çatılı sarı boyalı evleri ile beni büyüledi. Son gidişimde bir ev kiralayarak üç hafta kaldığım Toskana'yı adım adım gezme şansını yakaladım. Her bir köyü birbirinden güzel. Bir yandan tarihi evleri ve sokakları ile kendinizi Ortaçağ'da hissettirirken, diğer yanda sunduğu eşsiz lezzetleriyle aklınızı başınızdan alıyor. Bölge sınırları içindeki Siena şehrine bağlı Pienza, mimari ve lezzetin mükemmel bir karışımı. Val d'Orcia yani Orcia Vadisi içindeki pek çok güzel köy gibi vadinin muhteşem manzarasına karşı tepeye kurulmuş. Pienza'nın adı, Papa II. Pius'tan (Enea Silvio Piccolomini) gelmekte. 1458 yılında papa seçilen Piccolomini, doğduğu şehir Corsignano'yu bir Rönesans şehrine çevirmek istemiş. Ve mimar Bernardo Rossellino'yu tutarak Pienza'yı kurmuş. 1459 yılında inşasına başlanan Pienza, dört yıl içine tipik bir 14. yüzyıl şehri haline gelmiş. Yıllar içinde de pek çok İtalyan şehrine örnek olmuş. 'Rönesansın ideal şehri' olarak bilinen köyde katedral (Cattedrale dell'Assunta), Piccolomini Sarayı, Borgia (diğer adı Vescocile) Sarayı, Comunale Sarayı ve Pio II meydanı başlıca gezilecek yerler arasında sayılabilir. Katedralin saat kulesi, diğer tüm binaları tepeden izliyor. Papa II. Pius bunun dürüstlüğün bir simgesi olmasını istemiş.
YAĞLIBOYA TABLO GİBİ
1996 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne giren Pienza'da her sokak başlı başına gezilecek ve fotoğraflanacak özellikte. Daracık sokaklardaki taş örme evler, dantel perdeli ve önlerinden çiçekler sarkan pencereler adeta yağlıboya tablolardaki gibi. Bu sokaklardan vadiyi seyretmek ise ayrı bir keyif. Piccolomini Sarayı, Floransa'daki Rucelli Sarayı'ından esinlenerek yapılmış ve bahçesinden Orcia Vadisi'nin muhteşem görüntüsünün tadı çıkarılabilir. Bu saray aynı zamanda Franco Zeffirelli tarafından Romeo ve Juliet filminde Capulet'lerin evi olarak da kullanılmış. Pienza, aynı zamanda aşk şehri olarak da anılabilir. Öyle ki, birçok sokağı adını aşktan almış. Via dell'Amore, 'Aşk Yolu', Via del Bacio ise 'Öpücük Caddesi' anlamına geliyor. Eğer konaklamayı Val d'Orcia bölgesinde yapacaksanız Pienza; Montalcino ve Montepulcaino köyleri ile birlikte iyi bir alternatif olabilir. Yine yakınlardaki Monticchiello köyü, şifalı sularıyla Bagno Vignoni, Radicofani ve kalesi, San Giovanni d'Asso, Pienza'nın yakınlarındaki gezilebilecek diğer Toskana köyleri.
PEYNİR ŞEHRİ
Eşsiz manzaraların yanında Pienza'yı bu kadar meşhur yapan özelliği ise peyniri. Aynı zamanda 'peynir şehri' olarak da anılmasının sebebi ünlü pecorino peyniri! Koyun sütünden yapılan bu peynirin her türlüsü bulmak mümkün. Köydeki sevimli peynir dükkanlarında çeşit çeşit pecorino peynirlerinin ve bölgeye özgü diğer lokal ürünlerin tadımını yapmak mümkün. Ünlü Toskana şarapları, 'pici' adı verilen ev yapımı makarna, çeşitli baharatlar Toskana bölgesine özgü lezzetlerden bazıları. 'Pici con cacao e pepe' yani peynirli ve biberli pici pek meşhur. Osteria Baccus, ana cadde Via del Castello üzerinde, lokal lezzetleri deneyebileceğiniz keyifli bir lokanta. Özellikle karışık koyun peynirlerinden oluşan fondü, 'bruschetta della sciorna' ve 'pici con cacao e pepe' buranın spesiyalleri. Ancak burası dışında nerede yerseniz yiyin, kötü bir süpriz ile karşılaşmayacağınıza eminim. Eylül ayının ilk pazar günü Pienza'da, pecorino peyniri için peynir festivali düzenliyor. Sadece bu etkinlik için bile binlerce turist bu sevimli köye akın ediyor.