Yerli sosyal medya platformu ütopya mı?
Kısa süre önce Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ve ailesine Twitter'da çirkin bir saldırı yapıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu duruma sert tepki göstermiş ve sosyal medyadaki düzensizliği işaret etmişti. Daha önce gündeme gelen ve tartışma konusu olan sosyal medya düzenlemesi konusu yeniden ele alındı. Diğer yandan akıllara gelen yerli sosyal medya platformu konusu da var. Türkiye’de yerli sosyal medya platformlarının kurulması adına şimdiye kadar birtakım çalışmalar gerçekleştirildi. İsmi bile Türkçe olmayan birçok platform ortaya çıktı ancak hepsi başarısız oldu. Peki, dünyaya yayılacak millî bir sosyal medya platformu ütopya mıdır?
Türkiye'de 54 milyon sosyal medya kullanıcısı bulunmaktadır. Ancak sosyal medyada hakikatin çarpıtıldığı ya da saklandığı dönem dönem yaşanan vakalarda göze çarpmaktadır.
Çin'de Facebook, Twitter, Google ve Instagram'a erişim sağlanamamaktadır.
Günümüzde sosyal medyanın açık bir şekilde Andy Warhol'u haklı çıkardığı bir çağı yaşıyoruz. "Bir gün herkes 15 dakikalığına meşhur olacak!" sözü tamamen vuku bulmuş durumda… Sosyal medyanın bir illüzyon hâlini alması, fertlerin bağımlı hâle gelmesine sebep olmuştur. We Are Social 2020 raporuna göre Türkiye'de 54 milyon sosyal medya kullanıcısı bulunmaktadır. Bu oran Türkiye nüfusunun %64'üne tekabül etmektedir. Dünya tablosuna baktığımızda ise 3.80 milyar sosyal medya kullanıcısının var olduğu görülmektedir. Bu nispet dünya nüfusunun %49'una karşılık düşmektedir. Bununla birlikte her geçen gün sosyal medyaya olan rağbetin arttığı gözlemlenmekte; sanattan siyasete, ekonomiden eğitime birçok alana tesir ettiği görülmektedir. Sosyal medyanın gelişimiyle birlikte kitle iletişimini bambaşka bir noktaya savrulmuş ve herkes kendi medyasının patronu durumuna gelmiştir. Fransız sosyolog Jean Baudrillard'ın tabiriyle artık bir simülasyon evreninin parçası olmuş durumdayız. Sosyal medya gerçekliğe derinlemesine etki etmiş ve sanal bir gerçeklik oluşturmuştur. Simülasyon ürünü olan "hipergerçek", gerçeğin her yerde şaşırtıcı biçimde ona benzemesine sebep olmaktadır. İşte sosyal medya tam da bu noktada yer almaktadır. Baudrillard'ın ifadesiyle, "simülakr" dediğimiz olgu hakikati gizleyen değil, hakikatin yokluğunu gizleyendir. Sosyal medyada hakikatin çarpıtıldığı, saptırıldığı ya da saklandığı dönem dönem yaşanan vakalarda göze çarpmaktadır.
SOSYAL MEDYA SİYASETİN ODAK NOKTASINDA
Sosyal medya günümüzde bir algı yönetimi aracı hâline gelmiştir. Devletler, hükûmetler, siyasetçiler ve idari kademede yer alan isimler için sosyal medya kitlelere kolay ve hızlı bir şekilde ulaşabilmenin temel yolu olmuştur. Sosyal medya bilinçli kullanıldığı takdirde bütün topluma fayda sağlamaktadır. Ancak bilinçsiz sosyal medya kullanımı, birtakım problemleri beraberinde getirmektedir; mantıklı düşünme ve akıl yürütme noktasında insanları zayıflatmakta, depresyon gibi eğilimlere yol açabilmektedir. İnsanlar arasındaki rekabeti arttırmakta, asosyal bir hayat yaşanmasına sebebiyet vermektedir. Bütün bunlara ek olarak sosyal medyanın denetimden ve kontrolden uzak bir yapı olması dönem dönem siyasetçilerin konu hakkında fikir beyan etmesine sebep olmuştur. Örnek vermek gerekirse; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sosyal medyada itibar suikastlarının arttığını ve hak ihlallerin yaşandığını belirterek, "Yalanın, iftiranın, kişilik haklarına saldırının, itibar suikastlarının alıp başını gittiği bu mecraların bir düzene sokulması şarttır. Bu millete, bu ülkeye bu tür mecralar yakışmıyor" diyerek sosyal medyaya yönelik bir düzenlemenin meydana geleceğinin sinyallerini vermiş, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise "Sosyal medyayla ilgili kanuni düzenleme TBMM'de yapılana kadar şahsen sosyal medya hesaplarımı tümden askıya alıyorum" ifadelerini kullanmıştı. Art arda gelen açıklamalar üzerine "sosyal medyadaki düzenleme nasıl olacak?" sorusu ön plana çıkmaya başladı. Muhalefet kanadından ise farklı sesler yükselmeye başladı.
TAMAMEN YASAKLAMAK MÜMKÜN MÜ?
Sosyal medyayı tamamen yasaklayan ülkelerin varlığından bahsetmek mümkündür. Bu ülkelerin başında Kuzey Kore gelmektedir. Hatta Kuzey Kore'de yalnızca sosyal medya değil internet kullanımı tamamen yasaktır. Ülkede yalnızca 30 civarı siteye erişime izin verilmektedir. Yalnızca bazı hükûmet üyeleri ve askerî personel internet kullanabilmektedir. Sınırlı sayıda vatandaş ise devlet tarafından onaylanmış "intraneti" kullanabilmektedir.
Çin'de ise Facebook, Twitter, Google ve Instagram'a erişim sağlanamamaktadır. Suudi Arabistan'da da YouTube video içerikleri hükûmet tarafından kontrol edilmektedir. Bu örneklerin sayısını arttırabilmek mümkündür. Ancak internet kullanıcıları erişim engelleme kararlarını VPN servisleri ile bu durumu aşabilmektedir. VPN yani Virtual Private Network (Sanal Özel Ağ); internete başka bir IP adresi üzerinden bağlanılmasını sağlayan bir hizmet olup herhangi bir ağa bağlanırken kullanıcının bağlantısını şifreler ve kimliğin gizlenmesini sağlamaktadır. Dolayısıyla teknoloji çağında sosyal medyayı tamamen yasaklamak teknik olarak da mümkün değildir.
SOSYAL MEDYANIN HUKUKİ ZEMİNİ
5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun, Türkiye'de sosyal medya ve internete yönelik en kapsamlı düzenlemedir. 5651 sayılı kanun ile suçlar bakımından erişimin engellenmesine yönelik usul ve esaslar düzenlenmiştir. Ancak 2007 yılında Resmî Gazete'de neşredilen bu kanun, güncelliğini yitirmiş durumdadır. Mevcut kanuna göre kullanıcılar sosyal medyadaki paylaşımlarından mesuldürler. Yazılan mesajlar ya da yüklenen içerikler kişilik haklarını ihlal ediyorsa erişimin engellenmesi talebinde bulunulabilmektedir. 5651 sayılı kanuna göre internet ve internet bünyesinde yer alan sosyal medyada sorumluluk içerikleri ilk yükleyen ya da paylaşan kişiye aittir. Sosyal medyada da gerçek hayatta olduğu gibi hakaret, iftira, küfür barındıran, özel hayatın gizliliğini ihlal eden, toplumsal karmaşa çıkarmayı hedefleyen, suçu ve suçluyu öven vs. içerikleri ilk ortaya atanla birlikte yayılmasına sebep olanlar da mesuldür. Sosyal medyada bir içeriği beğenip, kendi takipçilerinizle paylaşmadan önce dikkatli olmak gerekmektedir. Suç içeren bir içeriğin paylaşılmasına katkıda bulunduysanız hukuk önünde sorumlu tutulursunuz. Ancak kanunda bazı muğlak ifadeler bulunmaktadır. 5651 sayılı Kanunu'nun 8. maddesinde erişimi engellenebilecek suçları katalog hâlinde saymıştır. Bunlar; intihara yönlendirme, çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma, sağlık için tehlikeli madde temini, müstehcenlik, fuhuş ve kumar oynanması için yer ve imkân sağlamadır. Özellikle hukukçuların da hem fikir olduğu nokta bu kanunun revize edilmesi, güncellenmesi ve alakalı sosyal paylaşım ağlarının Türkiye'de mutlak suretle temsilcilik açmasıdır.
TİKTOK'UN BAŞARISI NEREDEN GELİYOR?
Sosyal paylaşım ağlarının çoğunluğunun merkezi Amerika Bileşik Devletleri'dir. Ancak Çin menşeili TikTok'un Amerikan hâkimiyetini kırmaya başladığını söyleyebilmek mümkündür. TikTok her ne kadar güvenlik açıkları ve yasaklanmalarla ön plana çıksa da, dünya genelinde hızlı bir ivme kazanmıştır. Özellikle 2018 yılında dünya genelinde popüler bir hâl almaya başlayan TikTok, eğlenceli video oluşturmanın ve paylaşmanın yanı sıra kullanıcılarına canlı yayın imkânı da tanımaktadır. Bu aplikasyon genellikle Asya ülkelerinde yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. TikTok mobil uygulaması, kullanıcıların arka planda genellikle müzik içeren, hızlandırılabilecek, yavaşlatılabilecek veya bir filtre ile düzenlenebilecek kısa bir video oluşturmasına imkân tanımaktadır. 2018 yılı TikTok için oldukça verimli geçmiştir. Zira 75 milyon dolar değeriyle dünyanın en değerli özel teşebbüs kurumu unvanını kazanmıştır. Çin ve Amerika arasındaki teknolojik savaş sosyal medyada da devam etmiş ve Çin, Amerika'nın sosyal medya tekelini kırmak için 10 yıldır çalışma içerisine girmiştir. Kısacası Çin mücadeleye çok erken başlamıştır. Eğer bugün TikTok'un başarısından bahsediliyorsa bu yılların birikiminin ürünüdür. Ancak gizlilik ve veri ihlalleri konusunda büyük soru işaretlerini beraberinde getiren aplikasyona yönelik bütün dünyada incelemeler başlatılmıştır. Hatta Kişisel Verileri Koruma Kurulu (KVKK); TikTok hakkında medyada sıkça gündeme gelen "kişisel verilerin korunmasına yönelik veri güvenliği açığı" haberleri ve ihbarlar üzerine harekete geçmiş, resen inceleme başlatmıştı. Bununla birlikte Amerikalı senatörler, popülerliğini günden güne artıran TikTok uygulamasının, artık ulusal bir güvenlik tehdidi oluşturduğunu ve uygulamanın Çin hükümeti ile olan bağlantısının bir an önce araştırılması gerektiğini vurgulamıştı. Bazı çevrelere göre TikTok, sadece Çin merkezli olduğu için engellenmeye çalışılıyor, bazılarına göreyse kullanıcılarının bütün verilerini çalıyor… Bu konular tartışıla dursun ortada bir gerçek var ki TikTok'un dünya genelinde 2 milyar indirilme sayısına ulaştı. TikTok'taki video içerikleri incelendiğinde ne yazık ki küfür ve argo kullanımı, şiddet, cinsellik, çıplaklık, uyuşturucuya teşvik ve siber zorbalık had safhada yer almaktadır.
TÜRKİYE'NİN SOSYAL MEDYA MACERASI…
Türkiye'de de yerli ve millî sosyal medya platformlarının kurulması adına şimdiye kadar birtakım çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Hatta birden çok girişimin olmuştur ama çoğunun ismi bile Türkçe değildir. İsminin Türkçe anlamı "özgürce haykır" olan Freelyshout yerli bir sosyal ağ olarak 26 Şubat 2013 tarihinde kurulmuştur. Yapısal olarak Facebook'a benzemektedir. Pinterest isimli sosyal paylaşım ağına benzeyen Feedfloyd ise açıldıktan kısa bir süre sonra gereken rağbeti görmemesi üzerine kapanmıştır. Tıpkı Twitter gibi bir mikro blog sitesi olan Peplr ise fil simgesiyle 2012 yılında kullanıma sunulmuş, ancak onun da akıbeti Feedfloyd gibi olmuştur. Almanya doğumlu Muhsin Dikmen ise Kayseri şivesinde "galiba" anlamına gelen "Ellam" isimli sosyal paylaşım ağını yaklaşık bir yıl önce kurmuştur. Simitsi isimli mecra ise ilk defa 2015 yılında Malatyalı 5 gencin başlatmış olduğu bir çalışmadır. Ancak Simitsi de istenen ivmeyi yakalayamamıştır. Tolgay Toklar, Mehmet Akçay ve Ege Çağal tarafından kurulan FriendPlans ise geleceğe dönük planlarınızı paylaşmanızı isteyen bir sosyal medya mecrası olmuştur. O da kısa bir süre sonra diğer yerli ve millî sosyal ağlar gibi gereken ilgiyi göremeyip kapanmıştır. Anlaşılacağı üzere bu çalışmaların tümü ayrı kollardan yürütülmüş ve ortak bir komite kurulmamıştır. Yani çabalar şahsi boyutta kalmıştır. Çin'in başarısı tam da bu noktadadır. Çin alanında uzman kim varsa bünyesine toplayarak TikTok'un oluşumunu hızlandırmıştır.
YERLİ VE MİLLÎ SOSYAL MEDYA MÜMKÜN MÜ?
Yerli ve millî sosyal paylaşım ağı kurma fikri mevcut şartlar göz önünde bulundurulduğunda çok zor olsa da imkânsız değildir. Zira önümüzde TOGG gibi bir örnek yer almaktadır. Türkiye'nin Otomobili Girişim Grubu olarak bilinen TOGG, Türkiye merkezli bir anonim şirketidir. TOGG'un elektrikli otomobil üretimi için Gemlik, Bursa'da fabrika kuracağı açıklanmış ve fabrika için proje bazlı devlet yardımı verileceği duyurulmuştu. Son olarak 21 Mayıs 2020'de fabrika için ilk kazma vurulmuştu. Dolayısıyla yerli ve millî sosyal medya ortak girişim ve TOGG modeliyle hayata geçebilecektir. Aksi takdirde şahsi çalışmaların başarılı olabilmesi çok zordur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin acilen kendi yerli ve millî sosyal medyasını kurabilmesi adına alanında uzman kim varsa bunları bünyesinde toplaması ve karşılıklı fikir danışarak çözüm yollarına ulaşması gerekmektedir. Türkiye'de yerli girişimcilerin desteklenmesi şarttır. Yerli ve millî sosyal ağın kurulması yetmez, bu ağın tüm dünyada ilgi görmesi için reklam ve tanıtım faaliyetleri de gerçekleştirilmelidir. Türkiye bunu başaracak güce sahiptir. (Doç. Dr. Ali Murat Kırık - Türkiye Gazetesi)