A Milli Takım, Kazakistan'ı 3-1 yenerek grubundaki ilk galibiyetini alırken Volkan'ın maç öncesi, kendisine küfür edildiği gerekçesiyle sahayı terk etmesi karşılaşmaya damga vurdu. Volkan'ın hareketini doğru buluyor musunuz?
Tepkinin doğru olup olmadığını tartışmak dahi abes! Böyle bir tepki yok. İki gün evvel, senin kulübünün başkanı, TFF Başkanı'na, "Evvela ay-yıldızın şerefini koru" diye bas bas bağıracak, ertesi gün o başkanın takımının kaptanı, maça 20 dakika kala ay-yıldızlı formayı kenara atıp, çıkıp gidecek.
Bunun ahlaki yanı yok. Bunun sportif yanı hiç yok. Bunun hiçbir yanı yok.
Bir defa Volkan'ın yaptığı hareket, A'dan Z'ye suç... Futbolcunun, tribünle muhatap olması suç... Dünyanın her yerinde suç; sadece bizde değil... Ceza yönetmeliklerini aç, tribünden gelen protestolara, tribüne doğru yürüyerek koşarak cevap vermek, edilen küfrü iade etmek ya da sana atılan bir şeyi, onlara tekrar atmak suç...
18 TANE ARKADAŞIN VAR
Kuralı kesin koymuşlar: Futbolcu, tribünle muhatap olmaz, tribünle kavga etmez. Yaptığın her hareket tribünü tahrik eder. Bunu dünkü çocuk yapabilir. Ama Volkan gibi Türkiye'nin en tecrübeli adamlarından bir tanesi, Fenerbahçe'nin kalecisi ve kaptanı 'Ben seyirciye bozuldum' diyebilir mi!
Volkan bir defa gidiyor, kendisine bağıranlarla muhatap oluyor. Suç işliyor. Sonra eldivenleri atıp Milli Takımı hem de tamam mı, devam mı maçında, en kritik maçta, terk ediyor. Bir insan, Milli Takım'a değil, herhangi bir takıma bunu yapmaz. Takımı takım yapan birinci unsur; takım ruhudur. İster savaştaki asgariye takımı ol, ister mahalle takımı ol... Orada senin 18 tane arkadaşın var. 20 dakika sonra kader maçına çıkacak ve sen onları terk ediyorsun!
Takımı, hayatında ilk defa milli maça çıkacak, tecrübesiz bir kaleciyle baş başa bırakıyorsun. O arkadaşlarının morali ne olur, kafası ne olur; hiç düşünmeden! Bu daha büyük bir suç...
Milli Takım'da oynamak istemeyebilirsin. Açıklama yaparsın; 'Milli Takım'a veda ediyorum. Lütfen beni çağırmayın' dersin. Ama maçın başlamasına 20 dakika kala, takım orada ısınırken seyirciye kızıp, eldiven atmak ne demek!.
BİR ESKİLERE GİDELİM...
Şimdi çok eskiye götüreceğim: 1985 yılıydı. Milli Takım açıklandı, Tarabya Oteli'nde kampa girecek. O gece de biz Tarabya'nın büyük salonunda davetteyiz. Erdal Keser geldi. Milli Takım'a çağrılmış. Benim masada da federasyon yöneticilerinden biri oturuyor. Bacağı limon koymuş gibi şişmiş. Elini sürmeye gerek yok, pantolonunun üzerinden şişlik görünüyor. Erdal, "Maçta tekme yedim ve şişti. Florya'ya gidip, doktora baktırayım. Yarın sabah kampa katılsam olur mu?" dedi. Kampın olduğu otele gelmiş. İzin istiyor. Erdal'a 4 maç ceza verdiler. Kampa gece değil, ertesi sabah katıldığı için... "Geldim, gösterdim, izin aldım" dedi; kabul edilmedi. 'Sakatsan Milli Takım doktoru bakar. Sen nasıl arkadaşlarını terk edersin' diye 4 maç ceza verildi.
VOLKAN OLAYI KAPATILIR
Rahmetli Ali Uras, Galatasaray Başkanı, kıyametleri kopardı. "Bu ceza Erdal Keser'e değil, Galatasaray'a verilmektedir" diye... O zaman 'Tahkim' diye bir şey yok. Merkez Ceza Kurulu var. O zamanki adıyla Beden Terbiyesi Genel Müdürü, resen el koydu duruma; "Yeni gelişmeler, şahitler, belgeler ışığında, Merkez Ceza Kurulu bir daha görüşsün" dedi. Merkez Ceza Kurulu kararında ısrar etti, 4 maç ceza onandı. Şimdi o olayla bu olayı karşılaştırın. Mesele şu; Türkiye, Volkan olayını geçiştirecek. Yayıncı kuruluştan başladı, medyaya kadar...