Önemli değil, çok çok önemli bir galibiyetle 3 puanla dönüyor Beşiktaş... Oynadığı 3 maçın içinde en tahmin edilemez galibiyet buydu ama zaten bu grup için kuralar çekildiğinde her takımın şansı olduğunu söylüyorduk. Tabii ki Napoli burada öne çıkıyordu ama gelen deplasman galibiyeti, Beşiktaş'ın bu grupta her şeyi yapabileceğini göstermiş oldu. Bundan sonra kalan 3 maç var... Bu maçların 2'si içeride ve doğrudan rakiplere karşı... Hakikaten önemli bir avantaj bu gruptan çıkmak için.
İlk devreye baktığımızda tabii ki oyun açısından hakim bir Napoli vardı. Oyunun galibi Napoli'ydi ama sonuçta istediğini alan Beşiktaş'tı ilk yarıda. Bu seviye maçlarda tabii ki deplasmanda oynarken baskı yiyeceksiniz ama oradan skoru bulup çıkmak önemliydi. Belki şanlı bir Beşiktaş'tan da söz edebiliriz deplasmanda ama eğer Şampiyonlar Ligi'nde deplasman galibiyeti çıkarmak istiyorsanız buna da ihtiyacınız var. Belki etkili oynamadı ama doğru ve gerçekçi oynadığını kesinlikle söyleyebiliriz.
İkinci devreye geldiğimizde ise oyunu dengeleyen ve zaman zaman oyunu ele alan bir Beşiktaş izledik. Bir deplasmanda kapanıp bir golle dönmek başka bir şeydir ama hep beraberliğe yakalanıp Napoli gibi bir takıma 3 gol atarak kazanmak başka bir oyun gücünü anlatır. Yani bu sonuç Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi seviyesinde bir takım olduğunun göstergesidir.
Bireysel performanslara baktığımızda; savunmanın bir şekilde ligdeki gibi dirençli oluşu, orta sahada Atiba dengesi ve Necip'in çalışkanlığı vardı. Birçok kişinin "Bu Abou'bakar', gol atmaz" esprisiyle görüş belirttiği bir oyuncuyken Kamerunlu gollerini buldu. Arkasına aldığı rüzgarla beraber onu daha farklı değerlendireceğiz. Benim hiç beklemediğim şekilde Cenk Tosun'un yerine ilk 11 çıktı Aboubakar ve onun bu şansı gollerle kullanması, gollerin dışındaki çalışkanlığı ve arayışı önemliydi.
Santrfordan kaleciye doğru dönersek Fabri'nin de artık penaltı kurtarışıyla "Ben artık Beşiktaş'ın 1'inci kalecisiyim" deyişi... Maçın bireysel anlamda bize anlattıkları bunlardı.