Konuk, Ahmet Avni kimdir ?
İstanbul'da dünyaya geldi. Doğumuyla ilgili kaynaklarda farklı tarihler (1285 [1868], 1287 [1870], 1288 [1871]) verilmektedir. Babası Mûsâ Kâzım Efendi, annesi Fatma Zehrâ Hanım'dır. Dokuz on yaşlarında iken birkaç ay arayla önce babasını, ardından annesini kaybetti. İbtidâî mektebini bitirdikten sonra Kur'ân-ı Kerîm'i ezberledi ve cami derslerine devam ederek Arapça öğrendi. Galata Rüşdiyesi'nde dördüncü sınıfta okurken üçüncü sınıfından başladığı Dârüşşafaka'dan 1890'da mezun oldu. Aynı yıl Galata İttihat Postahanesi'ne memur olarak tayin edildi. Memuriyeti sırasında başladığı Mekteb-i Hukūk-ı Şâhâne'yi 1898'de birincilikle bitirdi. 1909'da Posta Nezâreti'nde kalem müdürü, 1922'de posta genel müdür muavini, Eylül 1930'da genel müdürlük hukuk müşaviri oldu. Bu sırada 376 sayılı posta kanununu mûcip sebepler lâyihası ve nizamnâmesiyle birlikte hazırladı. 1933'te kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. Bir süre Posta ve Telgraf Yüksek Mektebi ile Yüksek Mühendis Mektebi'nde (İstanbul Teknik Üniversitesi) ders verdi (Ergun, Türk Şâirleri, II, 573). 6 Mart 1938'de İstanbul'da vefat etti ve Merkez Efendi Mezarlığı'na defnedildi. Konuk'un son zamanlarında Emine Hâdiye Hanım'la evlendiği, Eminönü Mal Müdürlüğü'nün 11 Mayıs 1938 tarihli yetim maaşını düzenleyen tezkeresinden anlaşılmaktadır (Eraydın, I, s. XVI).
Konuk, 1904'te Mesnevîhan Selânikli Mehmed Esad Dede'ye intisap ederek Mevleviyye tarikatına girdi. Mürşidinin Çayırlı Medrese'deki hücresinde verdiği derslere devam etti. Burada Tâhirülmevlevî ve Abdülhay (Öztoprak) efendilerle birlikte temayüz eden üç öğrenciden biri oldu. Mehmed Esad Dede'den Farsça öğrendi ve Mes̱nevî'yi okuyarak icâzet aldı. Bu yıllarda Fâtih türbedarı Ahmed Amiş Efendi'nin sohbetlerine de katıldı. Dârüşşafaka'da talebe iken okulun mûsiki muallimi Eyyûbî Zekâi Dede'den aldığı derslerle başladığı mûsiki çalışmalarını mezuniyetinden sonra da hocasıyla devam ettirdi. Hocasından meşkettiği dinî ve din dışı formdaki eserleri en küçük ayrıntısına kadar hâfızasında koruyarak bu eserlerin gelecek nesillere aktarılmasında sağlam bir köprü vazifesi gördü. Ayrıca Fındıkzâde Taşkasap'ta meşkhâne haline getirilmiş bir kahvehanede Hacı Kirâmi Efendi'den mûsiki meşkeden Konuk, gençlik yıllarında Zekâi Dede'nin talebelerinden M. Suphi Ezgi ve Rauf Yektâ Bey'le de beraber çalıştı.
Nota bilmeyen, ancak dilkeşîde ve bend-i hisar adlarında iki makam icat eden Konuk'un ilk bestesi, "Ey dilber-i şen sevdim seni ben" mısraıyla başlayan karcığar şarkısıdır (1888). Bûselikaşiran, rûy-i ırak ve dilkeşîde makamlarındaki Mevlevî âyinleri dışında dinî eser bestelememiş; din dışı sahada bestelediği kâr, kâr-ı nâtık, beste, ağır ve yürük semâi ile şarkı formlarında hepsinin güftesi kendisine ait otuz sekiz adet eserinin listesini Yılmaz Öztuna neşretmiştir (bk. bibl.). Hiç bilmediği bir makamdan edvâr kitaplarındaki tarif üzerine derhal bir eser besteleyecek derecede mûsiki nazariyatına vâkıf olan Konuk'un 119 makamdan meydana gelen kâr-ı nâtıkı mevcut kâr-ı nâtıklar içerisinde en muhtevalı olanıdır. İstanbul Konservatuvarı neşriyatı arasında yayımlanan âyinlerden altı tanesinin güftesini nazmen Türkçe'ye çeviren Konuk, Türk mûsiki tarihinde Itrî ekolünün son temsilcileri arasında kabul edilir.
Tasavvuf başta olmak üzere mûsiki, felsefe, edebiyat, matematik alanlarında geniş bilgisi olan Konuk Fransızca'ya da hâkimdi. Şöhreti sevmeyen mütevazi bir kişiliğe sahip olduğu için Türkiye'de pek fazla bilinmediği halde dinî, içtimaî sahada ve mûsiki gibi alanlarda sorulan sorulara verdiği cevapların İstanbul Robert Koleji Bülteni'nde yayımlanmasının ardından bazı şarkiyatçılar tarafından tanınmıştır. Aynı zamanda şair olan Konuk telif, tercüme ve şerh türü eserlerinde yer alan Arapça ve Farsça beyitlerin, rubâilerin bir kısımını nazmen Türkçe'ye çevirmiştir. Fahreddîn-i Irâkī'nin Lemaʿât'ına yaptığı tercümenin sonunda "Ben" adlı bir manzumesi vardır (Konya Mevlânâ Müzesi Ktp., nr. 3852, s. 67). Ayrıca Tevfik Fikret'in Mehmed Âkif'e cevap olarak yazdığı "Târîh-i Kadîm Zeyli"ne manzum bir reddiyesi bulunmaktadır (İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin, nr. 1158).
Eserleri. Ahmet Avni Konuk'un çoğunluğu tasavvufî mahiyette olan telif, tercüme ve şerh türü eserlerinin sayısı otuzdan fazladır. Bir kısmı neşredilen bu eserlerin başlıcaları şunlardır: 1. Hânende (İstanbul 1317). Türk mûsikisinin din dışı formlarındaki eserlerinin derlendiği bir güfte mecmuasıdır. Baş tarafında makamlar ve usullerle ilgili kısa nazarî bilgi verilmiştir. Doksan beş makamdan 2706 parça eserin güftesini ihtiva eden eserin son sekiz sayfasında bestekâr resimleri vardır. Konuk'un bu çalışması zamanının en önemli matbu güfte derlemeleri arasında olup daha sonra yapılan antoloji çalışmalarına kaynak teşkil etmiştir. 2. Sipehsâlâr Tercümesi (Menâkıb-ı Hazret-i Mevlânâ Celâleddin Rûmî) (İstanbul 1331). Mevlânâ'nın müridlerinden Ferîdun b. Ahmed Sipehsâlâr'ın kaleme aldığı Farsça menâkıbnâmenin tercümesidir. 3. İmâm-ı Rabbânî ve Mektûbâtı (İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin, nr. 1812). Muhyiddin İbnü'l-Arabî'nin el-Fütûḥâtü'l-Mekkiyye'deki bazı görüşlerine karşı çıkan İmâm-ı Rabbânî'nin itirazlarını cevaplandırmak maksadıyla yazılan eseri Cemal Bardakçı neşretmiştir (Tasavvuf, I-VII, İstanbul 1948-1949). 4. Vahdet-i Vücûd ve Vahdet-i Şuhûd Münâkaşaları (İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin, nr. 1813). İmâm-ı Rabbânî'nin görüşlerini savunan Nakşibendî şeyhi Muhammet İhsan Oğuz'un İslâm Tasavvufunda Vahdet-i Vücûd adlı eserinde (Kastamonu 1976; İstanbul 1995) Fuṣûṣü'l-ḥikem'e yönelttiği eleştirilere cevap vermek amacıyla kaleme alınmıştır. Konuk'un önce M. İhsan Oğuz'la mektuplaşarak tenkitlerini cevaplandırdığı, daha sonra bir önceki eserle birlikte bu eserini yazdığı belirtilmektedir. 5. Fusûsü'l-hikem Tercüme ve Şerhi (Konya Mevlânâ Müzesi Ktp., nr. 3853-3880; İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin, nr. 79/1-27). Büyük boy yirmi sekiz defterden ibarettir. Şârih eserine uzun ve kapsamlı bir mukaddime ile başlamış, çalışmasını on iki-on üç yıl gibi uzun bir süreden sonra 1928'de tamamlamıştır. Eser, İbnü'l-Arabî'nin temel fikirlerini ve terimleri açıklayan bir anahtar niteliğindedir. Konuk'un yararlandığı şârihlerden ayrıldığı hususların en belirgin olanı, zamanının modern ilim ve görüşleriyle ilgili konularda fikir beyan etmesidir. Kitap, Konya Mevlânâ Müzesi'ndeki nüshası esas alınarak Mustafa Tahralı ve Selçuk Eraydın tarafından yeni harflere aktarılıp gerekli notlar, indeks ve lugatçeler ilâve edilerek dört cilt halinde İstanbul'da yayımlanmıştır (I, 1987, 1994, 1999; II, 1989, 1997; III, 1990; IV, 1992). Hilmi Ziya Ülken, bu eserden bazı parçaları sadeleştirerek İslâm Düşüncesi adlı kitabında (İstanbul 1946) yer vermiştir (s. 412-429). 6. Tedbîrât-ı İlâhiyye Tercüme ve Şerhi (Konya Mevlânâ Müzesi Ktp., nr. 4522; İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin, nr. 21). İbnü'l-Arabî'nin eserinin tercüme ve şerhi olan kitabı Mustafa Tahralı yeni harflere aktarıp önsöz, lugatçe ve indeksler ilâvesiyle neşretmiştir (İstanbul 1992). 7. Fîhi mâ fîh Tercümesi. Mevlânâ'nın eserinin Türkçe'ye çevirisidir. Konuk, eserin mevcut birçok nüshasını karşılaştırıp elde ettiği nüshayı bazı açıklamalarla birlikte tercüme etmiş, çalışmayı Selçuk Eraydın yayımlamıştır (İstanbul 1994). 8. Hazret-i Meryem ve Îsâ'ya Dair Risâle (Konya Mevlânâ Müzesi Ktp., nr. 3851; İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin, nr. 85/3). Îsâ peygamberin doğumu ve vefatıyla ilgili ihtilâfları ortadan kaldırmak amacıyla kaleme alınmış olup bir mukaddime ile yedi fasıldan ibarettir. Eser, Ahmet Sadık Yivlik tarafından esas alınan nüsha belirtilmeden sadeleştirilerek yayımlanmıştır (Risâle-i Meryem [Hz. Meryem ve Hz. Îsâ'ya Dair Risâle-i Mühimme], ts.). 9. Mesnevî Tercüme ve Şerhi (Konya Mevlânâ Müzesi Ktp., nr. 4740-4773). Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin Mes̱nevî'sine Türkçe'de yapılmış en kapsamlı şerh olarak kabul edilen eser büyük boy otuz dört defterden oluşur. Konuk, birçok beytin şerhinde daha önceki şârihlerden ayrıldığı noktalar bulunduğunu söyler. İsmâil Rusûhî Ankaravî nüshasını esas aldığı halde bu nüshadaki yedinci cildin Mevlânâ'ya ait olmadığı yolundaki görüşü benimsemiştir. 10. İnsân-ı Kâmil Tercümesi (Konya Mevlânâ Müzesi Ktp., nr. 4523; İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin, nr. 80). Azîz Nesefî'nin eserinin çevirisidir. 11. Lemaât Tercümesi (Konya Mevlânâ Müzesi Ktp., nr. 3852; İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin, nr. 35). Fahreddîn-i Irâkī'ye ait eserin tercümesi ve kısmî şerhidir. 12. Risâle-i Vahdet-i Vücûd Tercümesi (Konya Mevlânâ Müzesi Ktp., nr. 3849; İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin, nr. 31). Hindistanlı mutasavvıf İmdâdullah Tehânevî'nin risâlesinin tercümesidir. 13. Şerh-i Gazel (Konya Mevlânâ Müzesi Ktp., nr. 3850). Ferîdüddin Attâr'ın Farsça on yedi beyitlik gazelinin şerhidir. Abdülbaki Gölpınarlı bu gazelin Mevlânâ'ya ait olduğunu, Konuk'un onu Attâr'a yanlışlıkla nisbet ettiğini söyler (Mevlâna Müzesi Yazmalar Kataloğu, Ankara 1972, III, 149). 14. Gülşen-i Râz Şerhi (İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin, nr. 1810). Konuk, Şebüsterî'nin eserinin 157 beytini Lâhîcî'nin Mefâtîḥu'l-iʿcâz adlı şerhinden faydalanarak şerhetmeye başlamışsa da çalışmasını tamamlayamamıştır. 15. Şerhu'r-Risâleti'l-Ahadiyye Tercümesi (İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin, nr. 83). İbnü'l-Arabî'nin tevhid konularını anlattığı Aḥadiyye adlı risâlesine Ahmed b. Süleyman Trablusî tarafından Mirʾâtü'l-ʿirfân ve lübbuh adıyla yapılan şerhin tercümesidir.
Konuk'un diğer eserleri arasında Esrâr-ı Salât adlı telifi (yazar bu eserine Tedbîrât-ı İlâhiyye Tercüme ve Şerhi'nde işaret etmektedir), İbnü'l-Arabî'nin Muḥâḍarâtü'l-ebrâr'ından bir olayın çevirisi (İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin, nr. 85/4 [müellif hattı]) ve Envârü'r-Raḥmân adlı eserin Mes̱nevî bahsinin tercümesi bulunmaktadır (Ahmed Sâfî Bey, XVII, 2812; Ergun, Türk Şairleri, II, 573).
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi