Kalp ameliyatı deyince gözünüz korkmasın. Kalp ameliyatları artık minimal invaziv yani küçük kesi işlemiyle gerçekleştirilebiliyor. Ortalama 4 santimetrelik bir kesi ile, açık kalp ameliyatlarının hasta üzerindeki etkileri minimal hale geliyor. Medical Park Bahçelievler Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Barış Çaynak, minimal invaziv ve avantajları hakkında bilgiler verdi:
Minimal invaziv kalp ameliyatları, açık olarak yapılan kalp ameliyatlarını birebir daha küçük kesilerle yapma işlemidir.
Açık ameliyattan farklı olarak yapılan bir işlem yoktur. Örnek olarak; eğer kalbe by-pass işlemi yapıyorsanız, aynı şekilde by-pass işlemi yaparsınız. Aradaki fark sadece bu işlemlerin çok küçük kesilerle yapılıyor olmasıdır.
İŞLEM NASIL YAPILIYOR?
Minimal invaziv by-pass cerrahisinde, kalbin ön duvarındaki damarlara müdahale ediyoruz. Bu müdahaleyi yaparken; sol göğüs altından yaklaşık 4 santimetrelik küçük bir kesiyle, sol göğüs atardamarını çıkarıyoruz ve tıkalı damara dikiyoruz. Gerekirse, kalbin ön duvarında başka damarlar varsa, o damarlara da aynı kesiden müdahale ediyoruz.
By-pass cerrahisinde bacaktan damar almamak oldukça önemli. Bacaktan damar almayı gerektirecek durumlar olduğunda, bacak damarlarını da endoskopik olarak çıkartıyoruz. Boydan boya uzun bir kesi yerine 2 santimetrelik bir kesiden bütün bacak damarı çıkartılabiliyor.
Eğer mitral kapak ameliyatı olacaksa veya kalp içerisinde kalp deliği, kalp tümörü gibi sorunlar varsa o ameliyatları da sağ göğüs altından 4 santimetrelik kesiyle yapıyoruz.
Aort kapak ameliyatı veya aort atardamarında genişleme ile ilgili bir ameliyat olması gerekiyorsa bu sefer göğüs kemiğinin tamamını açmadan ön taraftan yine 4 santimetrelik bir kesiyle bu ameliyatları yapıyoruz.
PSİKOLOJİK ÜSTÜNLÜK SAĞLIYOR
Minimal invaziv, hastanın iyileşme sürecini hızlandırır. Hasta ne kadar hızlı iyileşirse, o kadar hızlı bir şekilde günlük hayata döner. Hastanın ameliyatla ilgili travmaları daha az oluyor. Ameliyatta göğüs kafesi açılmıyor, halk arasında iman tahtası olarak adlandırılan kemiğimiz kesilmiyor. Hasta kan nakli olmayabiliyor, hastanın enfeksiyon riski azalıyor, yoğum bakımda ve hastanede kalış süresi de daha az oluyor.
Bu yöntemin hasta üzerinde ciddi derecede psikolojik avantajı var. Günümüzde birçok kişi göğsünde uzun bir yara izi ile hayatının geri kalanına devam etmek istemiyor. Çünkü bu, kişilerde farklı travmalara yol açabiliyor. Cerrahi kesi ne kadar küçük ve kemik travması ne kadar azsa, günlük hayata dönüş o kadar hızlı oluyor.
Özellikle kadın hastalarda bu tür kesiler genellikle göğüs altında kalan kesiler oluyor. Bu nedenle kozmetik olarak görünen bir bölgede yer almıyor. Ben bu şekilde yaptığımız işlemleri 'bikini cerrahisi' olarak adlandırıyorum. Çünkü dışarıdan bakıldığında ameliyat izi hiçbir şekilde fark edilmiyor. Bu nedenle hastalarda psikolojik bir rahatlama sağladığını düşünüyorum.
ÖNCELİK YAŞAM KALİTESİ
Ameliyatlar için aldığımız kararlarda önceliğimiz her zaman işlem riskini düşük tutup hastanın hayata sağlıklı bir şekilde devam etmesidir. Hastanın ameliyattan sonra yaşam kalitesini yüksek tutmaya özen gösteriyoruz. Kararlarımızı alırken bunlara dikkat ediyoruz. Günü kurtarma cerrahisi yapmıyoruz. Hastalarımız tedavilerini olduktan sonra ömürlerinin sonuna kadar bir daha tekrarlayan şikayetle gelmesinler diye uğraşıyoruz.
Eğer kalpte komplike bir durum yoksa; kalp tümörleri ve kalpteki delikler, aort kapakta yapılan cerrahi işlemler, kısacası kalp cerrahisinin ilgi alanındaki her türlü ameliyatın küçük kesi ile yapılabilmesi mümkün.
Yüzde 100 tüm ameliyatlar minimal invazivle yapılabilir diyemiyoruz. Bazı vakalarda açık ameliyata dönmemiz gerekiyor. Ancak tüm kalp ameliyatlarında derken şunu kastediyorum: Eğer uygun hasta ise by-pass cerrahisi küçük kesi ile yapılabilir. Eğer sadece mitral kapakla ilgili bir patolojiniz varsa yine küçük kesi ile yüzde 100'e yakın başarılı ameliyatlar gerçekleştirilebilir. Ama daha kompleks işlemler yapılacaksa açık ameliyata gitmek gerekebilir.
İYİLEŞME SÜRESİ ÜÇ GÜNE İNİYOR
Normal bir açık kalp ameliyatından sonra hastayı en az 24 saat yoğun bakımda tutuyoruz. Yoğun bakımda tutmamızın en büyük sebebi; ağrı kontrolü ve kanamayla ilgili durumlardır. Hastalar, yoğun bakımın ardından bir hafta serviste yatıyor. Bir hafta da rehabilitasyon süresi olarak geçiyor.
Ameliyatı küçük kesi ile yaptığımız zaman ameliyat sonrası enfeksiyon riski, kan kaybı riski daha az ve ağrı kontrolü daha kolay olduğu için yoğun bakım süreci bir miktar daha kısalarak, süre 24 saatin altına iniyor. Hem ağrı konusunda daha rahat, hem de ameliyat sonrası toparlanma daha hızlı olduğu için; hasta odaya çıktıktan üç gün sonra taburcu olacak duruma geliyor.
KALBİ YORMUYOR
İleri yaşlarda kemik dokusunun iyileşmesi daha zor olduğu için açık ameliyatlardan sonraki süreç hastayı yoruyor. Ameliyatta ne kadar kan kaybı olur ve kan nakli olursa, kalp o kadar yıpranıyor ve toparlanma süreci de o kadar uzuyor. O yüzden yaşlı hastalar için yoğun bakımda ve hastanede kalış süresinin kısalması ciddi avantaj sağlıyor.
SOSYAL HAYAT DEVAM EDİYOR
Küçük kesiyle ameliyat sonrası toparlama süreci çok hızlı oluyor. Kimi hastalar birinci ayda dağcılık yapıyor, tırmanıyor. Kimi hastalar dalış yapmaya gidiyor. Taksicilik yapan hastalarımız var. Ameliyat sonrası hastaneden evinlerine kendi araçlarına binip gidebiliyorlar. Oysa biz açık kalp ameliyatlarından sonra hastanın altı hafta araba kullanmasına izin vermiyoruz.
YASTIKSIZ CERRAHİ
Ameliyata giden insanlar en çok göğüs kemiğinin kesilmesinden rahatsız oluyor. Hatta 'iman tahtamı kestirmem' diyorlar. Bu nedenle bazı hastalarımız bu işlemi 'İman tahtası koruyucu cerrahi' diye adlandırıyor. Açık kalp ameliyatlarında ameliyat sonrasında kuvvetli öksürüklerde göğüs kemiğinde oynamalar ve ayrılmalar olabiliyordu. Bunları düzeltmek için tekrar bir ameliyat yapmak gerekebiliyordu. Ama minimal invaziv yöntemiyle böyle bir durum söz konusu olmuyor. Açık kalp ameliyatı sonrası hastalar solunum ve öksürük egzersizleri yaparken yastık kullanıyorlar. Minimal invazivle yapılan kalp ameliyatları sonrasında yastık tutma zorunluluğu da ortadan kalkıyor.