Yer Madrid... Saatler 06.17'yi gösteriyor. Normalde telefonunu uçak moduna alırken, o gece eli bir türlü gitmemiş. Alışılmışın dışında uyanıp, telefonda abisinin çağrısını görünce "Yanlışlıkla aramıştır" diyor. Bir süre sonra gelen "Biz iyiyiz, merak etme" mesajıyla irkiliyor. Ailesi için bir şeylerin yolunda gitmediğini anlıyor. Ancak doğup büyüdüğü, çocukluğunun geçtiği Antakya'nın dar sokaklarının yok olduğu hiç aklına gelir miydi? Emine Hatun Tuna Mechaal'den bahsediyoruz. İstanbul'da geçen hafta düzenlenen Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası'nda, üç bin metre yarışını sonuncu bitiren Emine Tuna, sadece Türklerin değil, tüm dünyadan sporseverlerin takdirini kazandı. Filmi başa saralım: 1995'e gidelim. Yer de, medeniyetlerin başkenti, üç dini buluştuğu, farklı mezheplerin barış içinde yaşadığı Antakya... O yıl aralık ayında dünyaya gelen Emine Tuna, ilk okulda beden eğitimi öğretmeninin yönlendirmesiyle koşmaya başlar. Ailesinin "Kız çocuğusun, yapamazsın" demesine rağmen vazgeçmez. O günleri, "Bana en çok ağabeyim destek oldu. Onunla antrenmanlara gidiyordum, 'Ağabeyim yanımda' derdim" diye hatırlıyor. Emine Tuna'nın ileride başarılı bir sporcu olup tüm ailesini yıkılmış, yok olmuş felaket bölgesi Hatay'dan çıkaracağını kim bilebilirdi ki? Gelelim 2022'ye... Emine Tuna, 27 yaşına gelirken kariyerinde yükselişini artık başka bir seviyeye çıkarır. Valencia Salon Grand Prix'sinde üç bin metrede kariyerinin en iyi derecesini yaparak ikinci olur. Çalışmalarını üst düzeyde sürdüren milli sporcu, temmuzda da Balkan Şampiyonası'nda altın madalyayı boynuna geçirir. Artık aklı tamamen 2023'teki Avrupa Atletizm Şampiyonası'ndadır. İstanbul'da üç bin metrede ipi göğüsleyip alkışlarla kürsüye çıkmayı kafasına koyar.
AİLESİ DÖRT GÜN SOKAKTA KALDI
Ancak hayat ona başka bir yol çizmiştir. Yine İstanbul'da tüm salonun alkışlarını alacak, hatta uluslararası ajanslara haber olacaktır. Ama birinci olarak değil!.. Çünkü 6 Şubat depremi büyüdüğü evi, koştuğu sokakları, yeni evlendiği eşine gezdirdiği caddeleri, kısacası tüm Hatay'ı, tüm hayatını söküp almıştır. Kampta olduğu İspanya'dan Türkiye'ye hemen gelmesi bürokrasiye takılır. "Orada olmalıydım, ailemin yanında" der. Ailesinin yaşadığı apartman yıkılmış, sarsıntı sırasında hemen çıkarak hayata tutunmuşlardır. Ancak artık sokaktadırlar. Emine Tuna, o anda çevresinde ne kadar çok iyi insan olduğunu fark eder. Spor dünyasından birçok arkadaşı kara gün dostu olduğunu gösterir. Depremden beş gün sonra ailesinin Adana'ya transferi gerçekleşir. Sonra Türk Silah Kuvvetleri'nin başkentten yardım getiren bir helikopteriyle Ankara'ya geçerler. Burada da zor günler geçiren aile, sonunda kızlarının İspanya'dan yönettiği operasyonda yedek anahtarı ailesine ulaştırmasıyla, onun İstanbul'daki evine geçerler. Onlara kavuşmasa da rahatlamıştır artık.
İYİ Kİ ŞAMPİYONA İPTAL EDİLMEDİ!
Deprem sonrası çıkan Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası'nın sorunsuz yapılması için Emine Tuna, "İptal edilse bizim için büyük bir yıkım olurdu. Burada Atletizm Federasyonu Başkanımız Fatih Çintımar'ın gayretinin altını çizelim. Depremin ilk gününden sonra herkese yetişmeye çalıştı. Ailemi asla yalnız bırakmadı. Bunun dışında Tuğba Danışmaz da bizi ağlattı. Ondan madalya bekliyordum ama rengini bilmiyordum. Rakipleri önemli isimlerdi ama başardı. İstiklal Marşımızı okutmasıyla yine ağladım."
EŞİMİN AİLESİ DE ALT ÜST OLDU
"Adel Mechaal ile 2018'de bir yarışmada tanıştım. Kendisi aslen Faslı, babasının işçi olarak gitmesinin ardından, Adel dört yaşındayken aile de İspanya'ya göç etmiş. Birbirimizi görmeye gelip gittik. Altı ay sonra gelip ailemle tanıştı. İki üç ay sonra aileler tanıştı. Nişan yaptık ama düğün pandemi sebebiyle iptal oldu. Daha sonra kınayı Antakya'da düğünü İstanbul'da yaptık. O da artık İstanbul'da yaşıyor. İsteme merasiminde kahvesine özellikle tuzu fazla katmamıştım, kaçmasın diye. 'Yavaş yavaş tuzlarım sonra' dedim. (Belki de deprem sonrası aile hep birlikte ilk kez gülüyor) Ailesi geldiğinde Antakya'da bizde kalmıştı. Tabii ki şehri çok sevdiler ama depremi duyup izleyince çok etkilendiler. Annesi lösemiydi. Üzüntüden ağır kemoterapiye geçmişler ne yazık ki..."
FİNALE ÇIKTIĞIMA İNANAMADIM!
Bunca acı karmaşa içerisinde Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası'na katılacak mıydı Emine Tuna? "Türkiye'nin bu şampiyonayı yapacağı belli olduğundan beri bu organizasyonu bekliyordum. Ülkemde, kendi vatandaşlarımız önünde yarışmak çok önemliydi. Ancak yaşanan bu büyük felaket sonrası hiç antrenman yapamadım. Beslenme düzenim bozuldu. Konsantrasyon söz konusu değildi. Kimse, koşmamı beklemiyordu. Ancak her şeye rağmen benim orada, start çizgisinde olmam gerekiyordu. Öğretmen olduğum için çocuklar bu anı bekliyordu. Antakya'da çadırdaki çocuklar beni izleyeceklerdi. Ülkeme, bayrağıma karşı sorumluluklarım vardı. Finalden önce iki yarış koştum ve fena değildim ama finale kaldığımı düşünmüyordum. 'Finaldesin' dedi yabancı sporcular, inanmadım. Ama doğruymuş. Enerjim bitmişti ama Allah yardım etti ve tekrar piste çıkabildim. Finalde rakiplerimden tur yedim. Tükenmiştim, son tura ağlayarak girdim. Bırakacaktım artık ancak tüm salonun ayağa kalkıp beni alkışladığını görünce (birinciden bile daha çok alkışladılar) ne olursa olsun bitirmem gerektiğini anladım. Bitirirken Ataköy'deki salonda şunu gördüm: Biz çok güçlü bir milletiz. Bunu en çok zor anlarda ortaya çıkan bu dayanışma gücümüzle gösteriyoruz."
ANTRENÖRÜ ÖLÇER: MUCİZEYE İMZA ATTI
15 milli sporcu yetiştiren ve Emine Tuna'nın kariyerinde büyük pay sahibi antrenör Abdulmecit Ölçer'e göre, sporcusunun İstanbul'da altın madalya kazanması sürpriz olmayacaktı. Depremde eşinin annesi ve abisi vefat eden Ölçer'e göre, Emine Tuna'nın yaşadıklarına rağmen finale kalması bile mucize: "Onu 2004 yılından beri tanıyorum. Buralara kadar geldi ama kolay olmadı. Son yıllarda çıkıştaydı, İstanbul'da altın madalya bekliyorduk. Ancak depremden sonra 10 gün hiç antrenman yapmadı. Ailesinden uzak kalmak onu kahretti. Sık sık konuştuk, birbirimizi teselli ettik. Bizim evimiz yıkılmadı, Rabbim beni üç çocuğuma bağışladı."
ÖYLE MÜBAREK BİR YAĞMUR İNDİ Kİ...
Baba Halil Tuna yıkılmak üzere olan apartmandan çıkarken üzerine bahçe duvarı çöker: "Ayağım duvarının altında kalmış. Çektim çıkardım. Ne acı ne ağrı, o an bir şey hissetmedim. Dışarı çıktık, bir mübarek yağmur. Bizim Antakya'nın soğuğu keskin olur, hem onu yumuşattı hem de deprem sonrası oluşan o inanılmaz toz bulutunu yere indirdi. Yağmur olmasa, o tozu solumak kimse için iyi olmazdı. Allah'a ne kadar şükretsek azdır."
ÖNEMLİ OLAN BUNDAN SONRASI!
Emine Tuna'nın kariyerinin başında ona destek olan abisi Mehmet Tuna, milli atletin deprem sırasında uzakta olsa da, spor dünyasından edindiği çevresiyle gösterdiği gayreti şöyle anlatıyor: "Bu süreçte milletimizin çok yardımlarını gördük. Ben de o korkunç yağmurdan insanlarımızın korunmaları için dükkanımızın kapısını açık bıraktım. Ancak asıl süreç bundan sonra başlıyor. Paranın işe yaramadığı, organizasyonun çok önemli olduğunu bir zamandayız. Şu an en önemli olan, insanların başını sokacak bir yer bulmaları. Kendi evlerimizde yaşarken, şu an başımızı sokacak bir yere ihtiyacımız var. Umarım bu sorunlar bir an önce çözülür. Eski voleybolcu Evrim Keklik ve rekortmen milli atlet Nagehan Karadere'nin de tanımadıkları halde sosyal medyadan görüp bize yardımcı olmaları çok kıymetli idi."
HOLLANDALI SPORCULARDAN MÜTHİŞ JEST
İstanbul'daki Avrupa Salon Şampiyonası'nda Hollandalı sporcuların depremzedeler yararına koştuklarına dikkat çeken Emine Tuna, "Ülkelerin bayrakları kutsaldır, üzerine yazı yazılmaz. Ama onlar 'Bağışta bulunun' yazdırdıkları bayraklarıyla tur attılar. Şampiyonayı yedi madalyayla tamamladılar ve sevinç turlarında bu bayrak, şampiyonayı canlı yayınlayan tüm uluslararası televizyonlarda görüldü. Bu jestlerini asla unutmayacağım" dedi.