MEZARI BİLE YOK
Bugüne kadar JİTEM'le ilgili en geniş ve doğru bilgileri veren kişi Abdülkadir Aygan. Yıllarca JİTEM'e çalışan eski PKK'lı Aygan, örgütün infaz ettiği kişilerin cesetlerinin yerlerini bildi. Mesela Aygan'ın verdiği bilgiler doğrultusunda Murat Aslan'ın cesedi Silopi kırsalında bulundu. Ne var ki Aygan'ın da "Hiçbir infaza katılmadım, tetiği çekmedim," iddiası pek inandırıcı değil. Zira JİTEM'deki üstlerinin Aygan'ı, infaz suçlarına ortak etmemiş olması beklenemez. JİTEM'in infaz timindeki en meşhur kişi ise Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım. Susurluk skandalından sonra adı duyulan ve âdeta bir derin devlet markasına dönüşen Yeşil'le ilgili bilinmesi gereken en önemli şey MİT adına Abdullah Öcalan'ı öldürmeye giden ekipte yer aldığı ve JİTEM adına pek çok infazı gerçekleştirdiği. Yeşil'in yaşadığı ve halen faaliyette olduğu gibi iddialar ise onunla çalışanlar tarafından doğrulanmıyor. Yeşil'in yaşadığını söyleyenler, ya Arif Doğan gibi manipülatif açıklamalar yapan ya da İzmir kırlarında pastoral bir çoban hayatı yaşayan emekli astsubay Hüseyin Oğuz gibi güncellenmemiş bilgilerle konuşan kişiler. Yeşil'in öldürdüğü isimlerden birinin, JİTEM'in kurucularından Ahmet Cem Ersever olduğu biliniyor. Sırf bu infaz bile JİTEM'in başlardan itibaren kendi kendini sokmaya meyilli bir akrebe benzediğini gösteriyor. JİTEM, PKK'lıları ortadan kaldırmak amacıyla kuruldu, silahsız insanları infaz eden ve zamanla kendi üyelerini de öldürmeye başlayan bir örgüte dönüştü. Yeşil, Ersever'i öldürürken, muhtemelen Yeşil'i de başka bir JİTEM elemanı öldürdü. Yani Arif Doğan'ın dediği gibi akrep kendini soktu. Ve JİTEM bir 'müntehir örgüt' olarak yakın tarihimize kara leke olarak geçti. Tıpkı en meşhur tetikçisi Yeşil gibi JİTEM'in de mezarı belli değil. Kim bilir belki bu sayede bir zamanlar var olduğunu daha kolay unuturuz.
ÇOCUKLARI YETİM, KADINLARI DUL BIRAKTI
Varlığı cinayetleriyle tescillenen JİTEM'in yetim bıraktığı pek çok çocuk, dul bıraktığı pek çok kadın var. Ancak devlet, PKK'nın ortaya çıkmasından sonra dönemin terörle mücadele mantalitesiyle döllediği JİTEM'in varlığını hiçbir zaman kabul etmedi. Bu yönüyle JİTEM, 'eski devletin, çakırkeyf cimasından doğmuş gayri meşru çocuğu' olarak nitelendirilebilir. Yeni devlet ise, "Hayır, bu çocuk benim değil," diyen eski devletin JİTEM adında bir evladı olduğunu DNA testiyle ispatladı. JİTEM ne yaptı da bu kadar kötü şöhretli oldu sorusunun cevabına gelince... Aralarında Musa Anter ve Vedat Aydın cinayetlerinin de bulunduğu pek çok faili meçhulün JİTEM eseri olduğunu söylemek bir fikir verir sanırım. JİTEM, bir rivayete göre 17 bin, bir başka rivayete göre ise 5 bin faili meçhul cinayetten sorumlu. JİTEM, varlığı devletin hiçbir kurumunca resmen kabul edilmemiş bir örgüt ama örgütün yöneticileri, elemanları JİTEM hakkında konuştular. Jandarma Genel Komutanlığı, birinci Ergenekon davasının görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği bir yazıda JİTEM adı altında bir birim bulunmadığını ve geçmişte de böyle bir kadro oluşturulmadığını iddia ederken, 2008 yılında Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Arif Doğan aynı mahkemede JİTEM'i kendisinin kurduğunu ve daha sonra görevi Veli Küçük'e devrettiğini söyledi. (Küçük de bir dönem inkâr ettiği örgütün yöneticisi olduğunu mahkemede kabul etmek zorunda kaldı.) Doğan, hızını alamadı ve bir Ergenekon duruşmasında, Fransız romancı Gustave Flaubert'in "Madame Bovary benim," derkenki edasıyla "JİTEM benim," dedi. Gelgelelim Doğan'ın açıklamalarının bir kısmı (Bkz. "Hüseyin Velioğlu ülkücüydü") çarpıtma olarak görülüyor. Arif Doğan'ın sürekli eleştirdiği Hanefi Avcı ise JİTEM'le ilgili ilk doğru bilgileri veren isim. JİTEM'in faaliyetlerini 1997 yılında TBMM Susurluk Komisyonu'na açıklayan Avcı, Haliç'te Yaşayan Simonlar adlı kitabında devletin 'JİTEM yoktur' söylemini tarihi bir hata olarak nitelendiriyor.
JİTEM'İN ÜÇ SİLAHŞÖRÜ
JİTEM'de adı öne çıkan üç subay var. Bunlardan ilki Arif Doğan. 25 Ekim 1945 Hatay doğumlu Doğan, Ergenekon davasında tutuksuz yargılanıyor. Adı JİTEM'le özdeşleşen bir diğer asker ise Veli Küçük. 9 Mayıs 1944 Bilecik doğumlu Küçük, Susurluk skandalının baş aktörlerindendi. Küçük, Ocak 2008'de Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklandı. JİTEM deyince akla gelen üçüncü isim ise örgütün en operasyonel subayı olarak bilinen Ahmet Cem Ersever. 4 Kasım 1993'te Ankara Elmadağ'da ölüsü bulunan Ersever, Doğan ve Küçük'le anlaşmazlık yaşıyordu. Arnavut göçmeni bir ailenin çocuğu olarak 6 Haziran 1950'de Erzurum'da doğan Ersever, PKK gibi düşünüp onun gibi savaşmayı ilke (!) edinmişti. PKK'yla öyle derin empati kuruyordu ki, JİTEM karargâhındaki odasında sarı-kırmızıyeşil renkli klasörler kullanıyordu. Aynı empatiyi Arif Doğan'da da görüyoruz. Doğan, kemikleri bulunan kişiler için bir televizyon programında "Onlar sivil değil, PKK'li," demişti. Doğan'ın, PKK militanları ve sempatizanları gibi "PKK'li," demesi anlamlı. Bu, Doğan'ın, JİTEM'i yönetirken PKK ile ne kadar özdeşleştiğini gösteriyor. İşin doğrusu JİTEM ve PKK gibi zamanla birbirine bu kadar benzeyen düşman da az bulunur. JİTEM, PKK'yı dize getirmek için yola çıktı, zamanla kendisi PKK'laştı. Kürtlerin haklarını savunma iddiasıyla yola çıkan PKK ise şimdilerde 1990'ların JİTEM'ini andırıyor.