Dünyanın en saygın üniversitelerinden biri olan Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde(Massachusetts Institute of Technology'de-MIT) lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini sayısal bilimlerde tamamlayan İstanbul Şehir Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. İrvin Cemil Schick'in sosyal bilimlere olan ilgisi, Harward Üniversitesinde aldığı tasavvuf dersiyle başladı.
Yahudi kökenli bir ailenin çocuğu olarak 1955'te İstanbul'da dünyaya gelen Schick, Amerika'daki hayatını, sosyal bilimlere olan ilgisinin başlamasını ve kitaplarını anlattı.
Robert Kolejinden mezun olduktan sonra mühendis olmak amacıyla 1 yıl İsviçre'de üniversiteye gittiğini, ancak ülkedeki şartları sevmediğinden Amerika'ya geçtiğini dile getiren Schick, MIT'deki lisansını elektrik mühendisliği, yüksel lisansını kimya mühendisliği ve doktorasını da uygulamalı matematik alanlarında tamamladığını söyledi.
Schick, o sıralarda sosyal bilimler alanına ilgi duymaya başladığını, ancak uzun dönem sayısal bilimlere emek vermesinden dolayı bu alanı da bırakmadığını kaydetti.
Schick, 1970'lerin sonlarından itibaren fen hayatının yanında sosyal bilimlere de adım attığını söyleyerek, ''Beni buna iten çok somut olaylar yaşadım. Amerika'ya gittiğimde çok gençtim. Sudan çıkmış balık gibiydim. Çok yalnızlık çektim. Türkiye'yi çok özlediğimi fark ettim. Etrafıma baktım. Türkiye'yi hatırlatacak ders alabilir miyim diye arayış içine girdim. MIT ve Harward birbirine yakın üniversiteler. Harward'ta Alman bir akademisyen tarafından tasavvuf dersinin verildiğini duydum. Tasavvuf dersi almaya başladım. Şeyh Galib'in Hüsn-ü Aşk'ı üzerine bir çalışma yaptım. Ancak ona çalışırken Osmanlıca bilmeden bu iş olmayacaktı. Osmanlıca dersi almaya başladım ve öğrendim'' diye konuştu.
Osmanlıca öğrenirken Kur'an-ı Kerim'i okumaya başladığını ve çok etkilendiğini dile getiren Schick, tasavvufun kendisini çok etkilediğini, bu arada Osmanlıca öğrenirken Arap alfabesini de öğrendiğini ve hat sanatına ilgi duymaya başladığını anlattı.
1970'lerin sonlarından dünyanın çalkantılı politik ortamından etkilenerek Amerika'da bazı gösterilere katıldığını, bunun de kendisine sadece geçmişte neler yaşandığını değil, dünyada yaşanan güncel gelişmeler, politik olaylar ve sosyolojik durumlara karşı da bir ilgiyi getirdiğini belirten Schick, tarih, tasavvuf ve edebiyat ile çağdaş politika arasındaki bağın, kendisini çok etkilediğini ve büyük keyif almaya başladığını kaydetti.
Hayatında iki farklı alanın olmasının bir hayat tarzı haline geldiğini ifade eden Schick, ''Bu iki farklı alan hayatımın hiç bir noktasında buluşmadı. Hayatımda hep iki farklı alan oldu'' dedi.
''Kur'an-ı Kerim'den çok etkilendim''
Schick, ''Tasavvufta, Allah'a ulaşmanın yolu aşktan geçer. Allah af edicidir, Rahmandır, Rahimdir. Bu kavramlar benim için çok ilginç ve yeniydi. Beni çok etkiledi. Tasavvufun, aslında Türkiye'de öğretilenden ne kadar çok ilerisinde olduğunu öğrendim. Çünkü, tasavvuf deyince aklımıza Yunus Emre, Mevlana gibi yakın dönem isimleri geliyor. Halbuki tasavvuf çok daha eskilere, İran'a kadar gidiyor. Kur'an-ı Kerim'i okumak beni çok etkiledi. Tevrat ve İncil'i de okumuştum. Aynı etkiyi bende yapmadılar. Dil olarak Kur'an-ı Kerim'den çok etkilendim'' şeklinde konuştu.
Sayısal alanda 1, sosyal bilimlerde 7 olmak üzere 8 kitabı bulunduğunu dile getiren Schick, bunların bir kısmının derleme ve telif olduğunu anlattı.
Devam eden projeleri hakkında da bilgi veren Schick, köpekler üzerine yaptığı araştırmada olayı İslami boyutla değerlendirmeye çalıştığını, 3 yıldır sürdürdüğü araştırmasında köpeklerin, İslam'da insan nefsi olarak da görüldüğünü, sadık ve sevecen olmasının yanı sıra bencil ve sahte kişiliklerini insan ile bağdaştırmaya çalıştığını anlattı.
Schick, tasavvufta Satranc-ı Urefa (Ariflerin Satrancı) isimli oyunla ilgili de bir araştırma yaptığını, kızma birader mantığında ileri ve geri gidilen ve her karede bir tasavvuf kelimesinin bulunduğu oyunun amacının Allah'ın sevgisine ulaşmak olduğunu anlattı. Schick, çalışmasında bu oyunun tarihi, mantığı ve değişik kültürlerdeki çeşitli uygulamalarını irdelediğini belirtti.
''İşin ahlakı ve manevi tarafı çok önemli''
Pozitif bilim adamlığının farklı bir alan olduğunu, ancak insanların çok iyi bir fizikçi, çok iyi bir bilgisayar mühendisi olmadan önce çok iyi bir insan olması gerektiğini vurgulayan Schick, ''İnsan olmak için insani bilimlere biraz ilgi duymak lazım. Teknolojinin harikalarını düşünelim. Bir defada, daha önceden öldürebildiğinden çok daha fazla insan öldüren bombalar var. Çevreyi eskiden kirletebildiğinizden çok daha fazla fabrikalar var. Bunlar teknoloji harikalarımız. Bunlara bakıldığında bunların üreten mühendisler ve bilim adamları bunların insanlar ve tabiat için olan sonuçlarını hiç mi düşünmemişler? Bence düşünmemişler. Düşünmeyi gerekli bulmamışlar. Çünkü onlara bu aşılanmamış. Teknik öğretim size teknik açıdan sadece en iyiyi yapmayı amaçlıyor. Ama insanlık için en iyi şeyleri yapmak o kadar önemli olmuyor. İşin ahlakı ve manevi tarafı çok önemli'' şeklinde konuştu.
Schick, öğrencilerine verdiği matematiksel düşünme dersinde matematiğin tarihi. İnsanlık tarihindeki önemi, insanlara katkısı, farklı kültürlerin bakışı gibi olayın biraz sosyal tarafını da baktığını söyleyerek, ''Sayısal bilimlerle ilgilenen insanların az veya çok sosyal bilimlerle ilgilenmesi gerekiyor. Çok uzakta hiç tanımadığı insanları öldüren, ondan sonra da sağ salim üsse geri dönen aygıtı tasarlamadan önce insanların bir de 'ben ne yapıyorum' diye düşünmesi gerek. Sosyal bilimler, insanlığa ve topluma düşünmeyi öğretiyor. Ruhsuz aygıtlardan farklı olan bir konuya bakıyorsunuz. İnsan olmak için vakit bu vakit. Buna çok önem veriyorum''