'SİNİR HÜCRESİ KAYBI NEDENİYLE KÜÇÜLME OLUR'
Stres, her zaman kötü olmayabilir. Küçük dozlardaki stres, performansınızı artırarak yapabileceğinizin en iyisini yapmanıza yardım edebilir. Ancak sürekli 'acil durum' halinde koşturuyor olmanın, zihninize ve vücudunuza olumsuz yansıyan bir bedeli vardır. Kronik ve yoğun stres, kaygı artışı ve depresyonu beraberinde getirir. Laboratuvarda deneysel çalışma ortamında stres hormonu verilmesi ile beynin hipokampal bölge denilen, öncelikle bellek, davranış ve duygulanımlarla ilişkili olan bölgesinde nöron kaybı olduğu gösterilmiştir.
STRESİ YÖNETİN
Son yıllarda çok sayıda kişinin beyin MR görüntülerinin incelendiği bilimsel çalışmalarda, kronik stres ve depresyonda beynin hipokampal bölgesinin kayda değer oranda küçüldüğü kanıtlanmıştır. Hipokampal bölgede sinir hücresi kaybı nedeniyle oluşan küçülme, beyinde genel bir fonksiyon kaybına yol açıyor. Bu bilgi bize, stresi hayatımızdan çıkaramayacak olsak da onu yönetmenin yollarını bulmamızı söylüyor.
'EMEKLİLİĞİMDE SAKİN BİR YAŞAM SÜRECEĞİM' DEMEYİN!
"Beynin küçülmesi, yaşın ilerlemesi ile görülebilen bir durumdur. Bazı insanlarda bu durum normalden daha fazla görülüyor. Özellikle 70'li yaşlardan sonra beyinde atrofi (küçülme) dediğimiz bir durum oluşuyor. Yaşlandıkça daha sakin bir yaşam sürüyoruz. Kaslarımızı daha az kullanıyoruz, buna bağlı olarak da kaslarımızda küçülme oluyor. Aynı şey kullanmadığımız bütün organlar için geçerlidir. Yaşlandıkça beynimizi de, vücudumuz gibi daha az kullanmaya başlıyoruz. İstatistiklere göre dolu dolu yaşayanların beyninde küçülme daha az görülüyor. Beynin küçülmesi kısa bir süre içerisinde oluşabilecek bir durum değildir, uzun yıllar alır. Dolayısıyla, yaşanan bir olaya üzülmenin beyni anında küçültmesi gibi bir durum yoktur. Beyin MR ile beynin küçülüp küçülmediği anlaşılır. Alzheimer hastalığı da beynin küçülmesinin tipik bir örneğidir. Son yıllarda yapılan araştırmalar; emeklilikte dağ köyüne çekilmenin, uçsuz bucaksız bir sahilde, şehrin gürültüsünden uzak yaşamanın hayalini kurmanın, beyin sağlığı için çok da doğru olmadığını gösteriyor. Çünkü toplumdan uzaklaşarak yaşayan İnsanlarda Alzheimer hastalığı riskinin daha fazla olduğu tespit edildi. Her ne kadar şehrin trafiği ve gürültüsü olsa da, bir arada yaşamak bizi hayatta tutuyor.
HAREKETLİ YAŞAMAYA DEVAM EDİN
Beyindeki küçülme korteksten başlıyor. Beynin korteksi yani dış kabuğu insanı insan yapan, entelektüel bilgi ve fonksiyonların yer aldığı kısımdır. Yani beynin küçülmesi ile insan, entelektüel fonksiyonlarını kaybedebiliyor. Korteksi aktif tutmak için entelektüel hayatı aktif tutmak gerekiyor. Hareketli yaşamdan, insan ilişkilerinden ve sosyal çevreden kopmamak, tiyatrodan, müzikten, sanattan kısacası entelektüel yaşamdan uzak kalmamak gerekiyor. Sosyal çevresinden bu şekilde kopup yalnız hayat sürerek mutsuz ve huzursuz olan kişilerin beyninde küçülmeler meydana geliyor. Dolayısıyla, mutsuzlukla beraber bunama, Alzheimer gibi hastalıkların da görülme sıklığı artıyor."
'AFFEDEBİLEN VE ŞÜKREDEN İNSANLAR DAHA MUTLU!'
"Birçok hastalıkta, genel mutluluk düzeyinin hastalık seyri üzerine pozitif etkileri olduğu bildirilmiştir. Mutluluk, özellikle dayanma gücü ve dirençliliği artırarak hastalık belirtilerinin daha az hissedilmesine neden olur. Ayrıca mutluluk, bağışıklık sistemini uyararak hastalıkların çabuk iyileşmesine neden olur. Özellikle kanser hastaları üzerinde yapılan çalışmalar, genel mutluluk düzeyi ile hastalıkta şikayet arasında ters yönlü ilişki olduğunu gösteriyor.
BİLİMSEL OLARAK KANITLANDI
Uzun süreli mutsuzluk yaşayan kişilerin beyinlerinde küçülme meydana geliyor. Bu küçülme, birçok bilimsel çalışmada gösterilmiştir. Bu durum, özellikle tedavi edilmeyen depresyondaki bireyler için geçerlidir. Uzun süren mutsuzluk, hayattan keyif alamama ve üzüntü hallerine tıbbi müdahale gereklidir. Yaşlılık döneminde mutsuz olma, küçülmeye bağlı olarak bunamayla sonuçlanabilir. Mutluluğu kalıcı kılmak için kısa dönem maddi mutluluklar yerine manevi mutlulukları öne çıkarmak, sosyal arkadaşlık ve aile bağlarını korumak, sahip olduğumuz şeyler için şükretmek ve bağışlayıcı olmak gereklidir. En çok mutlu olanlar; iyi ilişkiler kuran, affedebilen ve şükran duyabilen insanlardır. Ayrıca sağlıklı ve dengeli beslenme de uzun dönemde mutluluk hissini artırmaktadır."