Can daraldı mı, cuma gecesi kapıya dayandı mı, arkadaşlar toplanıp muhabbet başladı mı; evde durmak olmaz! Ayıptır! Uzun zamandır albümdü, yazılardı derken bütün gün dil dışarıda koşturunca, geceleri yatağa kendimi zor atıyordum. Özlemiştim gezmeyi, Beyoğlu'na kendimi bırakıp oradan oraya gitmeyi, her yerde başka arkadaşlarla karşılaşıp iki laf etmeyi hatta sarhoş muhabbetini... Yasemin'i kaptığımla cuma gecesi doğru Hayal Kahvesi'ne... Kargo-Mirkelam'ı izleyeceğiz. 2010 birleşme, gruplar kurma yılı sanırım. Önce Demet Akalın-Hande Yener şimdi Kargo-Mirkelam. Bakalım sırada kim var? Meral-Zuhal, Oya-Bora, Güzin ile Baha sahalara döner mi dersiniz?
MİRKELAM'IN KAFASINDAKİ!
Hayal Kahvesi nefis bir cuma gecesi geçiriyor. İçerisi tıklım tıklım... İnsanları yara yara sahnenin önüne, barın yanına konuşlanıyoruz. Kargo-Mirkelam sahnede... Bir şarkı söylüyorlar, şarkıyı bilmiyorum, yeni olsa gerek. Bir de sözleri anlayamıyorum, ses boğuk boğuk çıkıyor çünkü. Ve fakat Mirkelam'ın sahne enerjisi yetiyor, onu şarkı söylerken gördüm mü hemen zıplamaya başlıyorum. "Yasemiiin, Mirkelam'ın kafasındaki ne?" Yasemin'den cevap "Bereee..." "Biz de gördük bere taktığını da berenin üstünde bir şey var o ne?" Sağdan soldan bakıyorum, ana! Mirkelam çıtır kız tokalarından takmış beresinin üstüne. Hani şu taşlı kelebek şeklindeki tokalardan... Hey Allah'ım... Program devam ediyor, fotoğraflar çekiliyor, twitter'a anında yollanıyor. Sonuç: Kargo-Mirkelam iyi olmuş, hoş olmuş. Sahnede o kadar eğleniyorlar ve uyumlular ki gerisi teferruattır zaten. Hayırlı olsun. Gelen tacizci arkadaş SMS'lerine dayanamayıp Hayal'den çıkıp Hayal Bistro'ya gidiyoruz. Bilmeyen varsa Hayal Bistro, İstiklal Caddesi'ne girer girmez soldaki ilk sokakta, eski Dulcinea'nın yerinde. İçeri girer girmez DJ kabininin önünde şarkıcı Alex'i görüyoruz, Alex dans dans dans durumunda, hiç elleşmeden, alt kata iniyoruz. Bistro'nun alt katı canlı performans alanı... Kocaman sahnesi var. Yani kocaman derken, Beyoğlu şartlarında kocaman demek istiyorum.
MAVİ GÖMLEKLİ TEO
Sahnede beş kişilik grup 'Four In The Pocket' şarkılar söylüyor. Bu gruba bayılıyorum, R&B, soul, funk gibisine ne hit şarkı varsa söylüyorlar. Bu arada bizim grup da gittikçe büyüyor, eski arkadaşlar bir bir çıkıyor, hasret gideriliyor, gece daha da güzelleşiyor, geçmişten birilerini görmek insanın ayaklarını daha sağlam bastırıyor. Bir Beyonce oluyoruz, bir Rihanna... E tabii buradan da tweetliyoruz. O sırada mavi gömleğiyle Teoman'ı görüyorum. Koşup boynuna sarılıyorum. Teoman son zamanların en iyi Teoman'ı. Bir gençlik, bir güzellik, bir tatlılık gelmiş yüzüne. O da "Hadi Mini Müzikhol'e gidiyoruz, gelin" diyor. Orası ne? Alman Hastanesi'ni geçince soldaki sokaktaymış, eski Barbahçe. Yahu ben çıkmayalı Beyoğlu'nda neler olmuş böyle, uzaylı kaldım. Bu arada Teoman binayı terk etmeden önce kulağıma eğilip ajan edasıyla bilgi veriyor "Dışarıda basın varmış, haberin olsun". Gülüyorum... Ben de içerdeyim onların haberi olsun. Ne yapayım yani? Dışarıda basın var, annemde panik var, millette dedikodu var, haset insanlarda göz var, e bende de sinir var yahu!
TWEET ATAMIYORUM!
Kimse umurumda değil, eğlencemden sonrası tufan şekerim. Teoman'ın ardından biz de Mini Müzikol'e gidiyoruz. Allah'ım bazen bazı mekanların neden tuttuğunu anlayamıyorum. Ev gibi bir yer, her odada bir grup insan toplanmış eğleniyor işte. Ve fakat sıkış tıkış, nefes alamıyorum, üstelik telefon çekmiyor tweet bile atamıyorum. İmdat! Allah'ım sen bizi koru! Telefon çekmeyen yer bünyemde panik atak etkisi yaratıyor, bozuluyorum, ellerim ti-te-ri-yo valla. Yasemin'i kaptığımla Dolmabahçe Çay Bahçesi'ne gidiyorum. Bakınız; göz göre göre donmak, klip çekimi öncesi zatürree olmak. Saba Tümer kahkahalı martıları seyredip, tost yiyoruz. Aklımıza gelen her şeye kıkır kıkır gülüyoruz. Ara sıra yapılan böyle saçma gecelerin ne tatlı olduğunu bir kere daha anlıyorum. İnsanın arkadaşlarından, gülüp, eğlenmesinden daha güzel ne var ki. "Zaten hayatın kendisi diken diken, arkadaşlarımız aşklarımız da vereceklerse huzur versinler değil mi ama" deyip bugünlük köşeden çekiliyorum. İyi haftalar efendim.