BİR hakim çocuğu olarak, 'adalet duygusunu', babamdan kalan en değerli miras olarak hep kalbime yakın tutuyorum. Klavye başında yazarken de, jüride konuşurken de, canlı yayında eleştiri yaparken de her şeyi içimdeki adalet terazisine eşit üleştirmeye çalışıyorum.
Ama rahmetli babamın da hep altını çizdiği gibi; adalet, sadece kanun kitaplarıyla tartılmaz. Kanunlar bir kefede ise vicdan da muhakkak diğer kefede olmalıdır.
CİNAYET OLURDU
İşte bu nedenle kadın hakim Arzu Canikoğlu'nun haber bültenlerine de konu olan kararını ayakta alkışladım.
Dizi izleyicileri Karadayı'daki Hakime Feride ile oyalanadursun, ben bu hafta kalbimin orta yerine Hakime Arzu'yu yerleştirdim.
Arzu Canikoğlu, Çorum'da tavukçuluk firmasında çalışırken banka kredisi alan, daha sonra kanser hastalığına yakalandığı için ödeme güçlüğüne düşüp icralık olan Yücel Bolatçı'yı vicdan tartısından geçirdikten sonra beraat ettirmiş. Üstelik adamın borcunu da sildirmiş...
Hakime Canikoğlu, kararı için "Benim vicdanım, kanser hastası bir insana ceza verip cezaevine göndermeyi kaldırmaz. Şu an bu insan kanser. Bütün saçları dökülmüş, normal vücut ağırlığının çok altına düşmüş, işten de çıkarılmış. Sağlık durumuna bakarsanız, yeniden bir işe girmesi ve çalışması mümkün değil. Mal varlığı da araştırıldı ve hiçbir şeyi yok. Bu insanı cezaevine göndermek, cinayet işlemek gibi bir şey olur" demiş.
Hukuki yaptırımın bir amacı da 'caydırıcı korku' salmasıdır ama hepsinden önemlisi, insanın içinde olması gereken Allah korkusudur.
Helal olsun Hakime Hanım'a...
Darısı, adalet arayan herkesin başına...